
Gercekten çok zor.. Unutmamak için küçük küçük notlar aldım.. Bizim için gayet hızlı ve yorucu gecen ama o kadar da dilimizde unutulmaz tat bırakan (yemeklerden bahsetmiyorum...Türk yemeği üstüne yok..o kadar:)) İspanya gezimizi yavaş yavaş anlatacağım. Sanırım her ili ayrı bölümde..O kadar tarih dolu bir ülke ki İspanya..
Önce yolculuğumuza ucuz bilet bulduk diye sevindiğimiz ama binerken bize bir sürü kısıtlama getiren (her valiz başına 15 euro veriyorsun, yok vermem dersen 10 kiloyu geçmeyecek kabin bagajının formatları var.. buna uymazsan 35 euro ceza veriyorsun. Hoş hiç de o kadar sıkı kontrol yok ama yine de insan geriliyor. Bir de kabin bagajına çok az sıvı alabilme şartı,, gerçi biz ihlal ettik ama olsun yine de dikkate değer) Ryanair yolcuları kalmasın diye bağırarakuçuş yaptırabilecek derecede dolmuş uçakçılığı yapan şirket ile tanıştık. Biz sakin sakin elimizdeki çıktılarda yazan rakamların koltuk numarası olduğunu düşünürken ,insanların neden aceleyle giriş kapısına üşüştüklerini, ancak uçağa en geç binenler arasında olup, bulduğumuz yere oturmamız gerektiğini anladığımızda fark ettik. Benim gibi uçuş korkusu olan biri için dolmuş gibi acayip bir uçak hiç güven vermedi başta ama neyse ki uçuşlarımız rahat geçti.
Ve indik Madrid'e.. Havaalanında Hertz araba kiralama şirketine gittik. Ve ilk.. Hollandalılardan sonra oldukça kötü İngilizce konuşan hatta konuşamayan halk. Suratsız araba kiralamacı.. Siz siz olun anlasanız da anlamasanız da tek tek sözleşmenin içeriğini detaylı olarak yazdırtın oradakilere. Biz şu an hala fazla kesilen fatura ile uğraşıyoruz, İspanya'da kimse bize açıklama yapamadı. Belki de bu kadar uluslararası şirket yerine yerel bir marka da seçebilirdik. Ve lütfen navigasyon edinin.. yoksa bütün tatilde İngilizcenin "İ"sini anlamayan insanlara vücut dili ile soru sorup, vücut dili cevabı alırsınız... Benden tavsiye kendi başınıza İspanya'ya gidiyorsanız, ya vücut dili ,göz okuma, beyin okuma antremanları yapın ya da İspanyolca öğrenin.. İspanyol halkı hiç de o kadar sımsıcak değil.. Valla arada hem yardımsever hem de çok güler yüzlü Dutchları özlemedim diyemem:((Bu arada İspanyollar da uçak inince alkışlıyorlar ki,,birazcık sempatimi kazandılar.
Her neyse aldık arabamızı, Madrid'den eski bir başkent olan Toledo'ya gidiyoruz.. Yollar bize İzmir'i hatırlatıyor.. Sıcacık.. Radyolar süper,, sürekli latin, salsa, bachata,rumba çalıyorlar.. tam bana göre.. bayıldım:))) Bizim Nagivasyon Zeliha, bizi çabuk getiriyor.. Toledon'un adım adım gezilecek eski kenti çok şirin bir yer. Küçücük bir kasaba ama sokakları hem eski İstanbul'a benziyor hem de Hristiyan temaları sayesinde eski bir Avrupa kentine. La Campana adlı bir hostelde kalıyoruz..Çok az İngilizce konuşan görevli bayan güler yüzlü, yardımcı olmaya çalışıyor, anlattığı yere arabamızı park ediyoruz. Toledo ucuz sayılır park parası açısından, makineye para at.. yolda rica ettiğim amca katıksız İspanyolca anlatıyor ben İngilizce soruyorum.. bir şekilde anlaşıyoruz:))Sonra sokaklarda geziyoruz, adım adım.. daracık sokaklarda.. Akşam meydanda yemek yerken fark ettiğimiz, yaşlı İspanyol kadınlar ve erkekler giyinip süslenip, akşam
haremlik selamlık geziyorlar:)) Gerçekten teyzelerin suratlarındaki makyaj,giyim kuşamlarındaki özen beni azıcık da olsa utandırıyor..Otelimize dönüş.. Pardon Hostal, Hostal fena değil,, sabaha kadar yatağımı bir sinekle paylaştığımı fark edene kadar.. Bir de sabah kahvaltıda (desayuno) suratsız bir kızın karşımıza çıkıp (tabii ki sıfır İngilizce ile) tost diye önümüze üstüne domates suyu sürülmüş kızartılmış ekmek verene kadar.. Ama artık kızmıyorum o kıza.. meğersem geleneksel kahvatıymış.. Daha sonra ki, günlerde yollarda her yerin zeytin ağacı olduğunu görüp, bir tane bile yememeleri, bize de vermemeleri çok şaşırtıcak bizi.. Yine midemiz mutlu olamadı bir hafta boyunca:)) Ve yolculuk Cordoba'ya, güle güle Toledo..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder