Yollara düştük..Meshur October Fest'e gitmek için. İlk durağımız Frankfurtta yaşayan sevgili arkadaşlarımız Eray ve Özgür'dü. Google map mi bizi yanılttı, yollar mı değişikti.. bilinmez, 3 saatte gitmeyi planladığımız yolu gecikmeli olarak tamamlayabildik. Yollar söförümüz Erdem'i çok yorduğu gibi arkada Nil kardeşleri ve de önde co-pilot görevinde Sefika'yı da çok ama çok yormuştu. Ertesi gün yine google map'e güvenip yola çıkmaktansa biz de Frankfurtta kalmayı tercih ettik. Ne de olsa Almanya biracıların merkezi, sabahın köründe bira içmeye başlayan insanların yasadığı yer değil miydi?? Evet ben de buna sahit oldum.. pazar sabahı niye bira içmeye başlarsın kardeşim diye sormak geçti içimden çookkk. Bu arada Hollanda'da alkolle dolaşmak ne kadar yasak ve cezalıysa, Almanya serbest kardeşim:))
Yine de gezimize az buçuk tarih katmak amacıyla, ev sahibemizin bereketli ellerinden temiz bir kahvaltı yapıp, arabaya atlayıp, yakınlardaki Marburg kentine gittik. Burda yolunuz o taraflara düşerse görülmeye değer Marburg kalesi, etrafındaki sirin- yamuk evler, masalsı bir ortam yine hepimizi içine çekti. Ya Avrupa'nın olmazsa olmazı sokak şarkıcıları,bisikletler.. ve uzun zamandır alışık olmadığım sey...kaleye çıkmak için dimdik merdivenler, yokuşlar. . Neyse ki geçen sene sevgilimin geleceği düşünüp ben parama kıymamak için ısrar ederken zorla aldırdığı trekking ayakkabısı ayaklarımda.. bakalım benim gibi inatçı kişiliğe zorla yaptırdığı daha neler neler ileride işime yarayacak:)) Olsun Karadenizli olmamama rağmen, bazen inatçılıktan vazgeçemiyorum!! Kalenin tepesinde bir miktar donduktan ve bol bol oksijen aldıktan sonra geri dönüş, ver elini Frankfurt.
Frankfurt güzel,düzenli bir sehir. İkinci Dünya Savasından sonra çoğu yeri baştan inşaa edilmiş. Galiba çoğu yeri Amerikalılar tarafından yapıldığı için daha önce görme fırsatı bulabildiğim Washington'a benzettim. Frankfurt'un hemen ortasından geçen Main nehrinin yanında yürümek çok zevkli. Şehrin ortasında insanların çok rahat nefes alabileceği, yemyeşil,tertemiz, güzel köprülerle süslenmiş bir mekan. Hatta tüm Frankfurt fotoĞrafları da bu köprüleri alacak şekilde çekilirmiş. Hem gece hem de ertesi gün bu nehir kıyısında çok zevkli yürüyüşler yaptık. Nilsu bol bol kuş,ördek,kuğu besledi. Pazar günü de çok sanşlıyız, kendimizi sokak festivallerinin içinde bulduk. Aslında 2.nci Dünya Şavası'nda yıkıldığı halde, Savaştan sonra aslının aynısı olarak inşa edilen Meydandaki kocaman Konser platformundan kulağımıza Caz melodileri geliyor hafif hafif, hava çok güzel, sıcacık.....Yollara düşmek hüzün veriyor ...
Durun bitmedi.. masalsı kentten dönünce ee Frankfurtta nasıl içiliyormuş, barlar sokağı nasılmış onları da görmedik değil tabii ki.. Ev sahiplerimizin süper şapkalarıyla içilen biraların kokusu da küçük arkadaşımız Nilsu'yu sarhoş mu etti yoksa.. Kuzucuk ne eğlendi... Tabii burada Bir Alman adeti öğrendik. Evlenecek gelin ve damat adayları ,arkadaşlarını arkalarına toplayarak barlar sokağında, sepetlerindeki değişik yiyecek içecekleri satıp, topladıkları parayla eğleniyorlarmış,, ahh bizim kına geceleri gibi olur mu hiççç:))) Avrupalılar hala "makerana" ile eğlendikleri için daha fazla yorum yapamıyorum..
Yine de gezimize az buçuk tarih katmak amacıyla, ev sahibemizin bereketli ellerinden temiz bir kahvaltı yapıp, arabaya atlayıp, yakınlardaki Marburg kentine gittik. Burda yolunuz o taraflara düşerse görülmeye değer Marburg kalesi, etrafındaki sirin- yamuk evler, masalsı bir ortam yine hepimizi içine çekti. Ya Avrupa'nın olmazsa olmazı sokak şarkıcıları,bisikletler.. ve uzun zamandır alışık olmadığım sey...kaleye çıkmak için dimdik merdivenler, yokuşlar. . Neyse ki geçen sene sevgilimin geleceği düşünüp ben parama kıymamak için ısrar ederken zorla aldırdığı trekking ayakkabısı ayaklarımda.. bakalım benim gibi inatçı kişiliğe zorla yaptırdığı daha neler neler ileride işime yarayacak:)) Olsun Karadenizli olmamama rağmen, bazen inatçılıktan vazgeçemiyorum!! Kalenin tepesinde bir miktar donduktan ve bol bol oksijen aldıktan sonra geri dönüş, ver elini Frankfurt.
Frankfurt güzel,düzenli bir sehir. İkinci Dünya Savasından sonra çoğu yeri baştan inşaa edilmiş. Galiba çoğu yeri Amerikalılar tarafından yapıldığı için daha önce görme fırsatı bulabildiğim Washington'a benzettim. Frankfurt'un hemen ortasından geçen Main nehrinin yanında yürümek çok zevkli. Şehrin ortasında insanların çok rahat nefes alabileceği, yemyeşil,tertemiz, güzel köprülerle süslenmiş bir mekan. Hatta tüm Frankfurt fotoĞrafları da bu köprüleri alacak şekilde çekilirmiş. Hem gece hem de ertesi gün bu nehir kıyısında çok zevkli yürüyüşler yaptık. Nilsu bol bol kuş,ördek,kuğu besledi. Pazar günü de çok sanşlıyız, kendimizi sokak festivallerinin içinde bulduk. Aslında 2.nci Dünya Şavası'nda yıkıldığı halde, Savaştan sonra aslının aynısı olarak inşa edilen Meydandaki kocaman Konser platformundan kulağımıza Caz melodileri geliyor hafif hafif, hava çok güzel, sıcacık.....Yollara düşmek hüzün veriyor ...
Durun bitmedi.. masalsı kentten dönünce ee Frankfurtta nasıl içiliyormuş, barlar sokağı nasılmış onları da görmedik değil tabii ki.. Ev sahiplerimizin süper şapkalarıyla içilen biraların kokusu da küçük arkadaşımız Nilsu'yu sarhoş mu etti yoksa.. Kuzucuk ne eğlendi... Tabii burada Bir Alman adeti öğrendik. Evlenecek gelin ve damat adayları ,arkadaşlarını arkalarına toplayarak barlar sokağında, sepetlerindeki değişik yiyecek içecekleri satıp, topladıkları parayla eğleniyorlarmış,, ahh bizim kına geceleri gibi olur mu hiççç:))) Avrupalılar hala "makerana" ile eğlendikleri için daha fazla yorum yapamıyorum..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder