2 Aralık 2010 Perşembe

İspanyol meyhanesinde bir kadın bizi içeriye almıyor:)






Ve çıktık Cordoba'dan yola... Öğleden sonra akşam ile cilveleşmeye başladı..İstikamet büyük şehirlerden biri olan Sevilla.... 2 gündür bol tarihli ama küçücük şehirleri gezdiğimiz için hem Zeliha hem biz hafiften bir sarsıntı yaşadık. Neyse Zeliha kendine gelince kendimizi hostelimizin önünde bulduk. Hostel Jentoft. Bu Hostelden bahsetmeden geçemiyeceğim. Hostel tahminimizce İhtiyar heyeti tarafından ya da artık emekli kocalarına daha fazla evde dayanamayacaklarını anlayan kadınların kurduğu bir dernek tarafından işletiliyor. Resepsiyonda sürekli yaşlı amcalar var ama bunlardan bir tanesi var ki "Kemal amca" katıksız İspanyolcası ve hiç kalkmayan kaşları ile habire size talimat vermekte ve paranızı baştan almakta ki , size hiç laf söz etme hakkı kalmasın. Yine de hostel temizdi, hiç dışarıya bakan penceresi yoktu odaların... bir de Televizyon seyrederken çok ses çıkarmamız için verdiği kulaklıklarla bizi kopardı Kemal amca.. ama yanında gülmek ne mümkün, herşey yassak.. her ekstra parayla...her neyse valizlerimizi bıraktık odaya, Kemal Amcanın haritada çizdiği yerleri gezmek için 2 günümüz vardı:)) Biz de o gece Sevillanın şirin sokaklarında (burada caddeler de var) gezinmeye çalıştık. Sevilla'nın 4 bir tarafı kocaman heykellerle süslü kocaman bir kavşağı var. Buralarda gezinirken bir fuara denk geldik. Dünya mutfaklarının ve hediyelik eşyalarının tanıtıldığı bir fuar. İspanyollar tüketsin diye.. ee biz de tükettik.. artık burada da başka çaremiz olmadığını bir kaç İspanyolca kelime öğrenmemiz gerektiğini anladık,, yaşamak için:))) bu Fuarda Yunanlıların dolmayı ve döneri sahiplenme çalışmaları bizi kızdırdı ve dışarı çıktık. Bu ilk gecemizde Flemenko izlemeye karar verdik. Ama durun oraya gitmeden Sevilla'nın deniz kenarında olduğunu zanneden cahil ben, deniz kadar sakin dinlendirici Guadalquivir nehrini görünce şaşırmadım değil. Nehirdi ama bizi boğazdaymış gibi hissettirdi. Bu ilk gece nehrin muhtesem görüntüsü, ekim ayında bile sıcacık hava bizi Sevillayı sevdirmeye yetti:)) Guadalquivir nehri şehri ikiye ayırıyormuş.. Santa cruz ve eski çingene mahallesi Triana. Aslına bakarsanız dersimizi çok çalışmamıştık ama bizi tesadüfler, turistlik amaçlı Flemankoya fazla para kaptırmayalım hesabı, köprünün üstünden geçelim tercihi, İspanyolca aldığımız sadece vücut dilinin kısıtlı açıklaması hariç gerisini anlayamadığımız "buralarda Flemenko bulabilir miyiz?" sorularına cevaplar bizi çingene mahallesine götürdü. Akşam saat 10 civarındaydı herkesin vücut dili bizi aynı yere götürüyordu ama kepenkleri kapalıydı mekanın, anlayamadık,, hemen karşıda kara tahtasında o gün Flemenko olduğuna dair izler taşıyan modern bir bara girdik. Sorduk, flemanko var mı, vücut dili, kafa sallar,,, saat kaçta,, vücut dili saati gösterir gece 11.. Vücut dili der hadi bekleyelim, 2 bira çakıver:)) Sanatçılar gelir,, ağır ağır (hiçbir sey için acele etmeye değmez) ses sistemlerini kurarlar, saat 11'i gecer, şöförümüz uyuklamaya başlar.... biraz daha dayan destekleri,, saat 12 ye doğru bir zahmet sanatçılar çıkar,, 3 erkek solist.. başlarlar Flemenko söylemeye.. eee dansçı yok mu... cumartesi akşamı,, gecelere akan insanlar doldurmaya başlar mekanı,,, bir kaç çift çıkar Flemenko yapar, şarkılar yavaş yavaş gençlere hitap eden populer şarkılara dönmeye başlar,, yavaştan eller havaya modu,, söförümüzün kafa masayla koklaşıyor... bize de artık bu macerayı sonlandırmak düşer.. Ve dışarı.. hımmm hafiften soğuyan hava ve içerideki kalabılığının sıcağını terk etmenin verdiği ürperti uykuları açmaya yetti. Hey durun karşıda daha önce kepenkleri kapalı mekan açılmış, önünde kocaman bir kalabalık... İşte aradığımız saf, amatör sanatçılar tarafından gerçekleştirilen Sevilla'nın meşhur Flemenkosu. "El ansenza" adlı bu mekan kepenklerini ancak 12 den sonra açıyormuş ama çok rağbet gördüğü için içeriye adım atmak için kapının önünde 1-2 saat yatmak gerekiyor galiba.. Bazı Fransız turistleri itmek suretiyle kapıdan görebildiğim kadarıyla bir kaç dans seyrettim.. Kapıdaki yaşlı ama bir o kadar da abartı süslü ispanyol görevli teyze kapıdaki her zavallıyı ittirmek ve bu gereksiz mahlukların yüzüne karşı söylenmek suretiyle keyfimizi kaçırmış olsa da..flemenko güzeldi, fransızın sırtından seyretmek daha güzel.. El ansenza'dan içeri girme ile yorgunluk arasındaki şavaşı kazanan ayaklar bize yol gösterdi ve biz de Kemal Amcanın sıcacık kollarına doğru Triananın sokaklarından seyirtmeye başladık. Cumartesi gecesi olduğu için olmalı,, Sevilla gece hayatını, kluplerini, 15-16 yaşlarındaki gençlerin bile gece hayatına süslü süslü dahil olduğunu görmüş olduk... ve çingene mahallesinden çıkış, Köprüden geçiş,, süper sevimli Kemal amcaya varış:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder