7 Mart 2011 Pazartesi

Escher ve okyanus

Günlerden Cumartesi, hava yine puslu, sevgilim Den Haag'a gidelim dedi. Ben daha önce gitmiştim, yine de ilk kez gider gibiydim çünkü çok sevmiştim.
Den Haag'ı aslında bizler Laheyn diye biliriz. Hollandanın da parlemantosu, devlet kuruluşları, elçilikler bu şehirde. Aslında bir memur şehri gibi.
Ama sakin ve çok güzel.


İstasyondan inince merkeze doğru yürüyebiliyorsunuz. Bir çok Hollanda şehrinde de olduğu gibi trafiğe kapalı bu sokaklar azıcık kafelerin ve mağazaların iç içe olması, sokakların daracık olması ve binaların gerçekten çok eski olması ile sevgilime Parisi anımsattı. O da çok sevdi şehri, en azından daha az turistik amaçlar ve daha elit görünüşlü kimselerin Amsterdam'a göre fark yarattığını belirtti. İnci küpeli kızın resminin sergilendiği müzeye bu sefer gitmedik, zaten geçen sefer gittiğimde eserin küçüklüğü karşısında şoka girmiş ben kısıtlı zamanda çok daha eğlenceli Escher müzesine sevgilimi götürmeye karar verdim.
Önce parlamento binasına (ya da meydanına) uğradıktan sonra ağaçların süslediği şirin yoldan geçip müzeye giridk. Bir türlü kullanma fırsatı bulamadığımız müze kartlarının burada da geçmediğini öğrenince büyük hayal kırıklığı yaşadık,, kandırılmış gibi hissediyorum hala.

Çok ilginç eserler veren Escherin yaşadığı ev müze haline getirilmiş. Hem kendi hayati ile bilgiler bulabiliyorsunuz bu müzede hem de odun ile yaptığı genellikle metamorfoz örneği birbiri içine geçmiş figürlerden oluşan eserlerine dalıp gidebiliyorsunuz. Üstelik üst katta üç boyutlu canlandırmalar, video kayıtları, oyunlar, eserlerin görsel kayıtları da gezinize tat katıyor. Den Haag'a yolunuz düşerse mutlaka ama mutlaka uğrayın. İnci küpeli kızda yaşayacağınız hayal kırıklığını anında unutturacak bir müze. Daha geniş bilgi için de www.escherinhetpaleis.nl adresinden faydalanabilirsiniz.

Den Haag'ın en güzel yanı, okyanus kıyısında upuzun bir sahili olması. Hem de bu sahilin yanında bir sürü tesis var. Okyanus havası almak için sabırsızlanıyorsanız, tramway (9 no) ya da otobüs (22 no) ile sahile ulaşabilirsiniz. Kurhaus durağında ineceksiniz. Sahili görmeseniz de büyük otelleri, özellikle de hala Türklere mi ait anlayamadığım Osmanlı tarzında Topkapı isimli oteli kesin görürsünüz. Sahile gidene kadar Den Haag'da yerleşimin Dutch tarzından uzaklaştığını, daha güzel bir hale dönüştüğünü fark edebilirsiniz. Belki de biz hep şehirlerin merkezlerini gezdiğimiz için bu dönüşümü hiç gözlemleyemiyoruz.

Sahil kocaman, yazın denize girilir mi bilmem. En son geldiğimde Eylül olmasına rağmen, kısaca deniz ve sahil uçuyordu diyebilirim. Denizin ortasına yuvarlak bir yapı yapılmış,yuvarlağa gidilen köprüde de çeşitli mağazalar, yuvarlakta da restoranları bulabilirsiniz. Buradaki restoranlar çok pahalı olur diye boşuna korkmuşuz, sahildekilerden daha tuzlu değillerdi hatta ucuz bile olabilirler. Ama kaliteyi karşılaştıramam ana yemeğin her zaman bir ızgara yanında azcık salata, kocaman mayonez ve bol patates kızartması olduğu bir ülkede. Bavaria birasını ilk kez içmiştik ki, Efes Pilsen'e çok benziyor:))

Sahil güzeldi ve kalabalıktı. Bu halk soğuğa alışkın olduğu için soğuk,rüzgar demiyor, geziyor. Yürüyenler, köpek gezdirenler, uçurtma uçuranlar.... Okyanus havası güzel oluyor:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder