Müze çok büyük, upuzun sıra var, zaten zaman da yok,, önündeki piramide bakılıp yola devam ediliyor. Üşüdüler ve açıktılar, Seine nehrinin üzerindeki sıra sıra köprülerden birinden karsıya geçip, yine güzel ve krepleri ile meşhur bir cadde olan Boulevard St-Germain'e gidiyorlar. Bu bulvarın en canlı yerleri Notre Dame kilisesine yakın yerler. Ara sokaklar Taksimin ara sokakları gibi canlı, işlek, hayat dolu. Ama çok açıktılar. Kendilerine Cafe Flore tavsiye edildi. Çok meşhur olan bu cafeye sanatçılar çok takılıyormuş. Ama bizim çift başka bir yere oturdu orayı çok kalabalık görünce. Ne yazık ki oturdukların yerin ismini almayı unuttular içerdeki dekor hafif pavyon kıvamında kırmızı olunca ama güzel bir anı yaşadılar orada. Garson çok yardımcı oldu onlara, neredeyse Türkçe bilse Türkçe konuşacaktı. Bir kez daha Fransız insanının İngilizce konuşanlara kötü davrandığı ön yargısı kırıldı. Bayan kolayca makarna isterken erkek Steak zannedip Steak Tartar istedi. Aslında meşhur bir Fransız yemeği olan bu Steak Tartar pişmemiş bir köfte, bir nevi çiğ köfte ama bizimkisi gibi değil. Erkek yanındaki patates salatasını ve bayanın makarnasını tırtıklayıp tartara dokunmadı doğal olarak. Bunu anlamayan garson sordu onlara. Onlar cevap verdiler, biz pişmiş bekliyorduk diye. Garson dedi hemen Şefe söyleyeyim, ısıtalım. Onlar dediler, yok gerek yok, doyduk zaten. Garson dedi; olmaz bırakmam, pişirdi getirdi. Tabii Türklerle Avrupalıların pişmiş kavramı faklı olduğu için yine ağız tadlarına uygun değildi ama artık ayıp olmasın diye tırtıklandı tartar.
Ve yola çıkıldı . Notre Dame kilisesinin olduğu adaya geçildi. Bayan çok istiyordu o korkunç hayvan figürlerini görmek ama onlar çok yukarıdalar, görünmüyorlar aşağıdan. Hayal Kırıklığı. Ama içerideki ayini yakaladılar. Artık yeterince katedral gördükleri için Notre Dame bile ilginç gelmedi onlar. Onlar da yollarına Sein nehrinin üzerindeki köprülerdeki görsel şölene bıraktılar. Havalar çok soğuk olduğu ve sular yükseldiği için nehir kıyısında gezmek nasip olmadı. Belki yaza bir daha gidilir ha? Hem daha güzel fotolar çekilir. O kadar soğuk ki ressamlar köprüsü bile bomboş.
.
Onlar da Eiffel kulesine doğru yürümeye başlıyorlar. Sadece kulenin görüntüsünü takip ederek yine bir Paris sokakları turu gerçekleşiyor. Bayanın bacakları çekilmeye başlıyor ama pes etmek yok. Bu arada fotoğraf makinesinin şarjı bitmesin mi, yağmur bastırmasın mı? Neyse ki gündüz dönme dolaptan çekebildiler meşhur Eiffel'i. Eiffel'in en güzel pozları hemen karşısındaki yüksek Cite De L'Architecture binasından çekilebiliyor. İlgilenenlerin dikkatine.. O kadar çok ıslandılar ki, Trocadero civarındaki cafelerden Le Malakoff'da güzel bir krep ve sıcak garsonun servisiyle günü bitirdiler. Tatlı Paris, yarın seni terk etmek zor olacak galiba, bu soğuğa rağmen:))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder