Sevgilim T,
Venedik’ten ayrılmanın heyecanını damarlarında dolu dolu hissederken, kendimizi
Europcar’ın önünde bulduk. Piazzale Roma’dan arabamızı kiralayıp güle güle
Venedik deyip Verona yollarına koyulduk. Verona’ya çok zaman ayırmamıştık, bir
de günün sonunda en çok gitmeyi arzuladığımız, en çok merak ettiğimiz Liguria
bölgesi vardı, fazla zaman kaybetmemeliydik.
Hem İtalyan
otobanlarının hızlı şöförlerine uyum sağlamaya çalışıp, hem de yolları takip
ederken ben de bana düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyordum.
(burada görevim uçaklarda olduğu gibi “cabin crew, crooss check”** ile Google
maptan alınan haritalar ile navigasyonu karşılaştırmakJ))
Vardık Veronaya, köprünün yanında bir yere
park ettik, uzağa mı yakına mı park ettik derken, yoldan geçenlere Erbe Meydanını
sorduk. Neyse ki çok yakına park etmişiz. Geniş geniş sokakları gören sevgilim
T hemen lafı yapıştırdı tabii..”Ohh işte burada yaşanır, o Venedik neydi beeee”
Venedik’ten 180 derece farklı Verona sokakları
bize gayet sempatik geldi. Erbe Meydanına doğru giderken Verona’yı Verona yapan
Casa Di Guiletta’ya varıverdik kapının önündeki kalabalığı görünce.
Bilgi, görgü
böcüğü: Şimdi bu Casa Di Guiletta Shakespeare’ın meşhur tiyatro
oyunu Romeo ve Juliyet’in kadın kahramanının
yaşadığı evmiş. Evin önündeki balkon da
Romeo’nun tırmanarak Juliyet’e aşkını ilan ettiği balkonmuş. Müze şeklinde olan
bu eve belli bir ücret kaşılığı girilip, antikalara bakıp, balkonda sanki Juliyetmişiniz
gibi fotoğraf çekinebilirsiniz. Ancaak bu evin tamamen gerçek olduğuna
kendinizi ikna ederseniz. Çeşitli şaibelere göre bu evi Juliyet’in ailesi
Capuleti’lerden alan Belediye balkonu eserdeki gibi eve sonradan eklemiş ve Verona’yı bir turizm
cenneti yapıvermiş. Hatta ve hatta daha da acı bir rivayete göre belediye
başkanı bu evin o ev olduğunu uydurmuş.
Her neyse rivayeti bırakalım, mekana
dönelim. Juliyetin balkonu, evin avlusu tıklım tıklım doluydu.
Romeo ve Juliyet resminin bulunduğu telefonların süslediği ve aşıkların
birbirlerine destanlar yazdığı uzun girişten girdik. Karşımızda upuzun kitilerin
süslediği bir kapı ve hemen yanında da dileklerinin gerçekleşeceğine inancı ile
Juliyet heykelini göğsünü ellemek için sıraya girmiş bir grup çılgın turist
bulunmakta idi. Kendimizi nasıl içeri atacağımızı, kalabalıkla nasıl mücadele
edeceğimizi bilemedik. Hem “Letters from
juliyet”’te gösterildiği gibi mektuplar da yoktu. Nerede nerede idi? Fazla
kalabalıktan haz etmediğimiz için bu küçücük mekandan kaçıverdik.
Kalabalıktan kendimizi dışarı attığımız gibi
Erbe Meydanına vardık. Meydan oldukça
genişti, ortasında hediyelik eşya ve çeşitli yiyecekler satan açık bir pazar
var. Hımmm tam öğle tatili zamanı, aldık elimize pazardan dilim pizza, üstüne de meyve salatasını
gözümüze kestiriyoruz. Nerede nerede tıkınalım derken, meydana bakan bankanın
önüne totomuzu koydukk, taaaammm ilk lokmamızı aldık ki, bisikletle gelen
sakallı polis amca ile göz göze geldik. Bana Türk milletinin şöyle böyle için
demek için kullandığı elleri hafif yuvarlama haraketini yaparken, baktım
olmayacak yardımcı oldum. “Yassak mı” dedim,, benden feyz alan polis bir anda
açıldı.. “ahhha dedi şuradan git git sola dön orada park var, orada yemek yemek yassak değil” Tamam dedik İtalyan polis amca ,sen üzülme
biz Angara sokaklarında yürüye yürüye ne simitler yemişiz, bir pizza mı
yiyemeyeceğiz. Aldık elimize pizzamızı, meydanın sağını solunu yürüye yürüye
yedik pizzamızı.
Bilgi, görgü
böcüğü: Unesco tarih listesine girmeyi başarmış Verona şehirinin bu meşhur Erbe
meydanı zamanında forummuş. Zaten hemen girişinde Roma dönemi kalıntıları da
bulunmakta. Meydan heykelleri, Madonna Verona Çeşmesi ve “Tower Lamberti” adlı kulesi ile çok
sempatik bir mekan.
Üstüne de aldık meyvelerimizi, bir yandan da
polis amca banka önüne oturan her popoyu kaldırmak için kan revan içerisinde
uğraşırken bize bakıyordu, “asi turistler, bi gitmiyorlar dediğim parka” diye
iç geçirerek. İstikamet Bra meydanındaki
Arena. Verona bir çok Roma kalıntısına hakim. Arenanın önünde Roma dönemi gladyatör kıyafetli bir sürü sokak sanatcısı
var, kendisiyle fotoğraf çekinmek isteyenler için.
Bilgi, görgü
böcüğü: Üzerindeki konser afişlerinden de anladığımız üzere sanat dünyasında
aktif olan bu arena, İtalyanın üçüncü büyük arenası imiş.
Tamam arenayı da
gördük,, şehiri yeteri kadar hissettik. Arena ile Erbe meydanı arasındaki sokak
da gerçekten çok güzeldi,,sadece yayaya açık olan bu yolda oldukça lüks
mağazalar var iken, binalar da küçüçük renkli balkonları ile (balkon modasını
kim getirmiş hepimiz biliyoruzzz, değil mi?) hoş bir fon oluştuyorlardı.
Sevgilim T’nin
burada içi bunalmayıp, mutlu olduğu için hiç mi hiç bomba patlatmadıJ) hadi hadi, yolculuk çizmenin deee öbür
ucuna. Genova’ya..
** Bu lafı,
ofiste durup dururken söyleyiveren sevgili arkadaşım Serkan’dan aldım. Çok
hoşuma gitti, dayanamadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder