9 Kasım 2012 Cuma

İtalya’da Şaşkın Türkler 4: Verona’da aşk balkonuna zıplarım,zıplarımm

Sevgilim T, Venedik’ten ayrılmanın heyecanını damarlarında dolu dolu hissederken, kendimizi Europcar’ın önünde bulduk. Piazzale Roma’dan arabamızı kiralayıp güle güle Venedik deyip Verona yollarına koyulduk. Verona’ya çok zaman ayırmamıştık, bir de günün sonunda en çok gitmeyi arzuladığımız, en çok merak ettiğimiz Liguria bölgesi vardı, fazla zaman kaybetmemeliydik.
Hem İtalyan otobanlarının hızlı şöförlerine uyum sağlamaya çalışıp, hem de yolları takip ederken ben de bana düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyordum. (burada görevim uçaklarda olduğu gibi “cabin crew, crooss check”** ile Google maptan alınan haritalar ile navigasyonu karşılaştırmakJ))

Vardık Veronaya, köprünün yanında bir yere park ettik, uzağa mı yakına mı park ettik derken, yoldan geçenlere Erbe Meydanını sorduk. Neyse ki çok yakına park etmişiz. Geniş geniş sokakları gören sevgilim T hemen lafı yapıştırdı tabii..”Ohh işte burada yaşanır, o Venedik neydi beeee”
Venedik’ten 180 derece farklı Verona sokakları bize gayet sempatik geldi. Erbe Meydanına doğru giderken Verona’yı Verona yapan Casa Di Guiletta’ya varıverdik kapının önündeki kalabalığı görünce.
Bilgi, görgü böcüğü: Şimdi bu Casa Di Guiletta  Shakespeare’ın meşhur tiyatro oyunu Romeo ve Juliyet’in  kadın kahramanının yaşadığı evmiş.  Evin önündeki balkon da Romeo’nun tırmanarak Juliyet’e aşkını ilan ettiği balkonmuş. Müze şeklinde olan bu eve belli bir ücret kaşılığı girilip, antikalara bakıp, balkonda sanki Juliyetmişiniz gibi fotoğraf çekinebilirsiniz. Ancaak bu evin tamamen gerçek olduğuna kendinizi ikna ederseniz. Çeşitli şaibelere göre bu evi Juliyet’in ailesi Capuleti’lerden alan Belediye balkonu eserdeki gibi  eve sonradan eklemiş ve Verona’yı bir turizm cenneti yapıvermiş. Hatta ve hatta daha da acı bir rivayete göre belediye başkanı bu evin o ev olduğunu  uydurmuş. 








Her neyse rivayeti bırakalım, mekana dönelim.  Juliyetin  balkonu, evin avlusu tıklım tıklım doluydu. Romeo ve Juliyet resminin bulunduğu telefonların süslediği ve aşıkların birbirlerine destanlar yazdığı uzun girişten girdik. Karşımızda upuzun kitilerin süslediği bir kapı ve hemen yanında da dileklerinin gerçekleşeceğine inancı ile Juliyet heykelini göğsünü ellemek için sıraya girmiş bir grup çılgın turist bulunmakta idi. Kendimizi nasıl içeri atacağımızı, kalabalıkla nasıl mücadele edeceğimizi bilemedik. Hem  “Letters from juliyet”’te gösterildiği gibi mektuplar da yoktu. Nerede nerede idi? Fazla kalabalıktan haz etmediğimiz için bu küçücük mekandan kaçıverdik.
Kalabalıktan kendimizi dışarı attığımız gibi Erbe Meydanına vardık.  Meydan oldukça genişti, ortasında hediyelik eşya ve çeşitli yiyecekler satan açık bir pazar var. Hımmm tam öğle tatili zamanı, aldık elimize pazardan  dilim pizza, üstüne de meyve salatasını gözümüze kestiriyoruz. Nerede nerede tıkınalım derken, meydana bakan bankanın önüne totomuzu koydukk, taaaammm ilk lokmamızı aldık ki, bisikletle gelen sakallı polis amca ile göz göze geldik. Bana Türk milletinin şöyle böyle için demek için kullandığı elleri hafif yuvarlama haraketini yaparken, baktım olmayacak yardımcı oldum. “Yassak mı” dedim,, benden feyz alan polis bir anda açıldı.. “ahhha dedi şuradan git git sola dön orada park var,  orada yemek yemek yassak değil”  Tamam dedik İtalyan polis amca ,sen üzülme biz Angara sokaklarında yürüye yürüye ne simitler yemişiz, bir pizza mı yiyemeyeceğiz. Aldık elimize pizzamızı, meydanın sağını solunu yürüye yürüye yedik pizzamızı.
Bilgi, görgü böcüğü: Unesco tarih listesine girmeyi başarmış Verona şehirinin bu meşhur Erbe meydanı zamanında forummuş. Zaten hemen girişinde Roma dönemi kalıntıları da bulunmakta. Meydan heykelleri, Madonna Verona Çeşmesi ve “Tower Lamberti” adlı kulesi ile çok sempatik bir mekan. 








Üstüne de aldık meyvelerimizi, bir yandan da polis amca banka önüne oturan her popoyu kaldırmak için kan revan içerisinde uğraşırken bize bakıyordu, “asi turistler, bi gitmiyorlar dediğim parka” diye iç geçirerek.  İstikamet Bra meydanındaki Arena. Verona bir çok Roma kalıntısına hakim. Arenanın  önünde Roma dönemi  gladyatör kıyafetli bir sürü sokak sanatcısı var, kendisiyle fotoğraf çekinmek isteyenler için.
Bilgi, görgü böcüğü: Üzerindeki konser afişlerinden de anladığımız üzere sanat dünyasında aktif olan bu arena, İtalyanın üçüncü büyük arenası imiş.
Tamam arenayı da gördük,, şehiri yeteri kadar hissettik. Arena ile Erbe meydanı arasındaki sokak da gerçekten çok güzeldi,,sadece yayaya açık olan bu yolda oldukça lüks mağazalar var iken, binalar da küçüçük renkli balkonları ile (balkon modasını kim getirmiş hepimiz biliyoruzzz, değil mi?) hoş bir fon oluştuyorlardı.
Sevgilim T’nin burada içi bunalmayıp, mutlu olduğu için hiç mi hiç bomba patlatmadıJ) hadi hadi, yolculuk çizmenin deee öbür ucuna. Genova’ya..


** Bu lafı, ofiste durup dururken söyleyiveren sevgili arkadaşım Serkan’dan aldım. Çok hoşuma gitti, dayanamadım.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder