Muhteşem balon keyfi için gecenin 4’ünde
kalkıp bir de üstüne bol oksijenle yoğurulunca soğuk havadan hemen kendimizi
kaya oteldeki sıcacık yatağımıza attık. Temiz bir uyku üstüne güzel bir
kahvaltı derken gün içindeki planımızı çizdik. Amacımız biraz Ürgüp’ün eski Rum
konaklarını barındıran sokaklarda dolaştıktan sonra, çok merak ettiğimiz yeraltı
şehirlerinden bir tanesini gezmekti.
Ürgüp’te eski Rum Konaklarının bir çoğu
restore edilmiş ve otel olarak kullanılıyor. Bunlardan biri de meşhur dizinin
çekildiği ve girişi 2 tl olan Asmalı Konak, baktık giriş ucuz girelim dedik..
Bu konakların en güzel yanı bir yanları kaya olduğu için, kayaları oya oya bol
bol oda çıkılabilir. Belediye burası için nasıl bir önlem ve vergi prosedürü
uyguluyor bilemem ama, önde konak arkada kayadan odalar olduğu için çoluğun
çoçuğun yedi sülaleni sığdırabilirsin bu konaklara. Asmalı Konak’ın önündeki
satıcılardan teyze bana “illaki sana
Dicle’nin sürmesini çekecem, bedava” diye tutturmadı mı? Üstümde geniş
penye, altta turuncu pantolon ve trekking ayakkabıları.. Hop hop zıplıyorum,,
ne yapim sürmeyi ya... ama teyze tutturdu, en son ona gözükmeden arabaya
binmeye çalışırken Yalan Dünya’daki Zerrin Karakterinin “Atarlı Gülistan” diye
bağırmasına benzer sesler çıkararak arkamdan sitem ediyordu. Valla kulakları
kapadım, duymamazlıktan geldim. İstemiyorum sürme felan kara kara yahu...
Oradan attık kendimizi hemen Ürgüp’ün
tepesinde manzaraya karşı kurulmuş Turosan
satış ofisi ve mahzenine. Rica ettik mahzeni gezdirdiler. Sonra da satış ofisinde
başladık onu deneyelim bunu deneyelim.. Ayy hepsini denedik ama evdeki stokları
düşünüp, Nevşehir’in meşhur sütle kavrulmuş kabak çekirdeğini almaya karar
verdik. Ne garipsiz yahu... Sonra yol boyunca şapsi kafam yollarda kırılmış top
gibi duran cisimlerin ne olduğunu düşündü. Nevşehir’e özel yuvarlak kabakları
kırıp güneşte kurutuyorlarmış çekirdeklerini...
O toplar ne ki acaba diye diye, yörenin yerden
bitme asma bahçelerine baka baka yeraltı şehirine doğru yol aldık. Şu an
gezilebilecek 4 adet yeraltı şehiri var civarda. Bunlardan en meşhuru Derin
Kuyu Yeraltı şehiri. Aslında en çok
kazısı yapılmış yer de Derinkuyu, ama kuzen bizi daha güzel olduğunu söyleyerek
Kaymaklı Yeraltı Şehiri’ne yönlendirdi. Hem de daha boştu ki bu size birazdan anlatacağım
nedenlerden dolayı çok önemli. Hele ki daralma geliyorsa size eminim yaşlı bir
turist grubu ile yer altı şehirine inmek istemezsiniz.
Yeraltı şehirleri aslında biraz dağınık biri
anyada biri Konyada gibi ama birbirleri ile bağlantıları olduğu tahmin
ediliyor. Örneğin Kaymaklı ile Derinkuyu yeraltı şehirleri arasında 9 km
uzunluğunda gizli bir tünel tespit edilmiş bile.
Biz Kaymaklı yeraltı şehrine gitmeden önce
kuzen bizi bayağı uyardı. İşaretleri iyi
takip edin diye, çünkü kaybolmak çok mümkün.
Yakın zamanda yeraltı şehirleri ahır olarak da kullanılmış oranın
yerlileri tarafından o yüzden giriş katta
da çeşitli çukurlar mevcut. Şehirlerin
girişlerinde her şeyi tane tane anlatan rehberler var, biz rehberle anlaşmadık
ama içeride az kişi olunca bir kişiye anlatan rehbere takıldık . Olayın doğrusu
şudur: biraz aşağıya indikten sonra
benim tansiyon hafiften titremeye başladı. Ben de korktum ama baktım rehberler
yaşlı ama çatır çatır iniyorlar, utandım kendimden. Bir de belli bir yere
indikten sonra aynı yerlerden yukarı çıkmak neredeyse imkansız gibi çünkü çıkış
başka yerden. Dolayısıyla geri çıkmaya kalkarsanız iki büklüm indiğiniz daracık
geçitte karşınıza insanlar çıkabilir ve gerisin geri inmek zorunda
kalabilirsiniz, dolayısıyla kendinize güveniyorsanız dibini görmeden asla deyip
fondip yapmanız gerekiyor. Ya inecen ya inecen.. Mesela bir keresinde yaklaşık
50-60 cm yüksekliğinden 10-15 metre aşağıya indik. Boyu 1.90 olan T’nin halini
düşünsenize...2-3 büklüm,, neyseki kaya o kadar sert değil de sırtına masaj
oldu..Öyle böyle demeyin ama, bir indiniz mi Hititler’in yüzyıllar öncesi Arap’lardan
kaçmak (bunu rehber söyledi, bu doğru değilse ben mesuliyet almam ona göre) için
bu mimarlık harikasını yaptıklarını, içeride uzun süre yaşamak için her şeyin
olduğunu, içilen sigara dumanının bile temiz havaya karışmadan dışarı
çıktığını, yaz kış sıcaklığın aynı olduğunu, nöbetçilerin karşı tepelerde
gözlem yaptığını, asla şaraphane ve şaraplarından vazgeçmediklerini, ortada
bulunan yuvarlak merkez etrafında yeraltı şehirlerinin genişlediğini, mükemmel
sığınaklarının yüzyıllardır bir çok kez
deprem geçirip sağlam kaldığını görünce iyi ki girip de görmüşüm diyorsunuz. Yukarıdan düşmanlar zehir dökerler diye
kandırmaca delikler bile açmışlar bu zekican Hititler, içeride de öyle kapılar
var ki, acil durumda kapandığında dışarıdan asla açılamıyor. Atalarımız
kimlerdir bilmem ama eminim Hititlerden de soyumuz devam etmekte. Her şey o
kadar zekiceydi ki, böyle bir zeki bir milletin soyundan gelme ihtamilimin
azıcık bile olması beni gururlandırdı. Bu fantastik dünya karşısında ağzım açık kaldı. Belki de dünyadaki en önemli
hazinelerden biri, çoğunun sadece %5’inin keşfedildiği düşünülürse... Hayran
kalmamak mümkün değil... O insanların hayatlarını, yaşam içgüdülerini, günlük
hayatlarını hayal etmek inanın çok eğlenceli... Keşke bu hazineleri canlandırıp
belgesele çeviren güzel bir prodüksiyon olsa.. Belki de vardır. İlk girişte
yaşadığım iç bunalmalarının daha sonra nasıl hayranlığa dönüştüğünü
anlamışsınızdır... Ama daha fazla detay verip sizi keşfetme zevkinden mahrum
etmek istemem. Yer altı şehirleri mutlaka gezilmeli...Bu arada hatırlatmakta fayda var, Kapadokya çevresinde gizlenmiş Hristiyanlar da bu mağaraları genişletip yıllarca düşmanlarından saklanmışlar. Kısacası Kadeş antlaşmasından sonra dağılan Hititler mi, sonradan yıllarca kaçarak yaşamış Hristiyanlar mı yer altı şehirlerinin muhteşem yüzyıllarını yaşamış bilemiyorum ama herkese,kalbi sağlam herkese bu yer altı şehirlerinden en azından birini görmesini şiddetle tavsiye ederim...
Ağzımızdan salyalar aka aka yer altı
şehirlerinden ayrılırken (müjde bu şehirlerde de müze kart geçerli) yolumuzu
Avanos’a çevirdik. Avanos’ta Tafana Restaurant’ın
sahibi yıllın belli zamanlarında dükkanı kapatıp sırt çantasını alıp, yeni dünyaları
keşfetmeye giden İsmet Amca ile keyifli bir sohbete daldık, lezzetli
pidelerinin eşliğinde... Dünyayı Gezen Adam’ın ilginç maceralarını dinleyip,
ondan tiyolar almak istiyorsanız kış sezonu gelmeden kendisini ziyaret edin...
Kış sezonunda geziyor çünkü....
Kapadokya rüyası burada bitiyor.. O kadar çok
sevdim ki Kapadokya’yı yolumu bir daha buralara düşürmemem mümkün değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder