28 Aralık 2012 Cuma

Kapadokya Rüyası 4: Yeraltı şehirlerinin fantastik dünyası...


Muhteşem balon keyfi için gecenin 4’ünde kalkıp bir de üstüne bol oksijenle yoğurulunca soğuk havadan hemen kendimizi kaya oteldeki sıcacık yatağımıza attık. Temiz bir uyku üstüne güzel bir kahvaltı derken gün içindeki planımızı çizdik. Amacımız biraz Ürgüp’ün eski Rum konaklarını barındıran sokaklarda dolaştıktan sonra, çok merak ettiğimiz yeraltı şehirlerinden bir tanesini gezmekti.
Ürgüp’te eski Rum Konaklarının bir çoğu restore edilmiş ve otel olarak kullanılıyor. Bunlardan biri de meşhur dizinin çekildiği ve girişi 2 tl olan Asmalı Konak, baktık giriş ucuz girelim dedik.. Bu konakların en güzel yanı bir yanları kaya olduğu için, kayaları oya oya bol bol oda çıkılabilir. Belediye burası için nasıl bir önlem ve vergi prosedürü uyguluyor bilemem ama, önde konak arkada kayadan odalar olduğu için çoluğun çoçuğun yedi sülaleni sığdırabilirsin bu konaklara. Asmalı Konak’ın önündeki satıcılardan teyze bana “illaki sana  Dicle’nin sürmesini çekecem, bedava” diye tutturmadı mı? Üstümde geniş penye, altta turuncu pantolon ve trekking ayakkabıları.. Hop hop zıplıyorum,, ne yapim sürmeyi ya... ama teyze tutturdu, en son ona gözükmeden arabaya binmeye çalışırken Yalan Dünya’daki Zerrin Karakterinin “Atarlı Gülistan” diye bağırmasına benzer sesler çıkararak arkamdan sitem ediyordu. Valla kulakları kapadım, duymamazlıktan geldim. İstemiyorum sürme felan kara kara yahu...





Oradan attık kendimizi hemen Ürgüp’ün tepesinde manzaraya karşı  kurulmuş Turosan satış ofisi ve mahzenine. Rica ettik mahzeni gezdirdiler. Sonra da satış ofisinde başladık onu deneyelim bunu deneyelim.. Ayy hepsini denedik ama evdeki stokları düşünüp, Nevşehir’in meşhur sütle kavrulmuş kabak çekirdeğini almaya karar verdik. Ne garipsiz yahu... Sonra yol boyunca şapsi kafam yollarda kırılmış top gibi duran cisimlerin ne olduğunu düşündü. Nevşehir’e özel yuvarlak kabakları kırıp güneşte kurutuyorlarmış çekirdeklerini...





O toplar ne ki acaba diye diye, yörenin yerden bitme asma bahçelerine baka baka yeraltı şehirine doğru yol aldık. Şu an gezilebilecek 4 adet yeraltı şehiri var civarda. Bunlardan en meşhuru Derin Kuyu Yeraltı şehiri.  Aslında en çok kazısı yapılmış yer de Derinkuyu, ama kuzen bizi daha güzel olduğunu söyleyerek Kaymaklı Yeraltı Şehiri’ne yönlendirdi. Hem de daha boştu ki bu size birazdan anlatacağım nedenlerden dolayı çok önemli. Hele ki daralma geliyorsa size eminim yaşlı bir turist grubu ile yer altı şehirine inmek istemezsiniz.
Yeraltı şehirleri aslında biraz dağınık biri anyada biri Konyada gibi ama birbirleri ile bağlantıları olduğu tahmin ediliyor. Örneğin Kaymaklı ile Derinkuyu yeraltı şehirleri arasında 9 km uzunluğunda  gizli bir tünel  tespit edilmiş bile.  



Biz Kaymaklı yeraltı şehrine gitmeden önce kuzen bizi bayağı uyardı.  İşaretleri iyi takip edin diye, çünkü kaybolmak çok mümkün.  Yakın zamanda yeraltı şehirleri ahır olarak da kullanılmış oranın yerlileri tarafından  o yüzden giriş katta da çeşitli çukurlar mevcut.  Şehirlerin girişlerinde her şeyi tane tane anlatan rehberler var, biz rehberle anlaşmadık ama içeride az kişi olunca bir kişiye anlatan rehbere takıldık . Olayın doğrusu şudur:  biraz aşağıya indikten sonra benim tansiyon hafiften titremeye başladı. Ben de korktum ama baktım rehberler yaşlı ama çatır çatır iniyorlar, utandım kendimden. Bir de belli bir yere indikten sonra aynı yerlerden yukarı çıkmak neredeyse imkansız gibi çünkü çıkış başka yerden. Dolayısıyla geri çıkmaya kalkarsanız iki büklüm indiğiniz daracık geçitte karşınıza insanlar çıkabilir ve gerisin geri inmek zorunda kalabilirsiniz, dolayısıyla kendinize güveniyorsanız dibini görmeden asla deyip fondip yapmanız gerekiyor. Ya inecen ya inecen.. Mesela bir keresinde yaklaşık 50-60 cm yüksekliğinden 10-15 metre aşağıya indik. Boyu 1.90 olan T’nin halini düşünsenize...2-3 büklüm,, neyseki kaya o kadar sert değil de sırtına masaj oldu..Öyle böyle demeyin ama, bir indiniz mi Hititler’in yüzyıllar öncesi Arap’lardan kaçmak (bunu rehber söyledi, bu doğru değilse ben mesuliyet almam ona göre) için bu mimarlık harikasını yaptıklarını, içeride uzun süre yaşamak için her şeyin olduğunu, içilen sigara dumanının bile temiz havaya karışmadan dışarı çıktığını, yaz kış sıcaklığın aynı olduğunu, nöbetçilerin karşı tepelerde gözlem yaptığını, asla şaraphane ve şaraplarından vazgeçmediklerini, ortada bulunan yuvarlak merkez etrafında yeraltı şehirlerinin genişlediğini, mükemmel sığınaklarının  yüzyıllardır bir çok kez deprem geçirip sağlam kaldığını görünce iyi ki girip de görmüşüm diyorsunuz.  Yukarıdan düşmanlar zehir dökerler diye kandırmaca delikler bile açmışlar bu zekican Hititler, içeride de öyle kapılar var ki, acil durumda kapandığında dışarıdan asla açılamıyor. Atalarımız kimlerdir bilmem ama eminim Hititlerden de soyumuz devam etmekte. Her şey o kadar zekiceydi ki, böyle bir zeki bir milletin soyundan gelme ihtamilimin azıcık bile olması beni gururlandırdı. Bu fantastik dünya karşısında  ağzım açık kaldı. Belki de dünyadaki en önemli hazinelerden biri, çoğunun sadece %5’inin keşfedildiği düşünülürse... Hayran kalmamak mümkün değil... O insanların hayatlarını, yaşam içgüdülerini, günlük hayatlarını hayal etmek inanın çok eğlenceli... Keşke bu hazineleri canlandırıp belgesele çeviren güzel bir prodüksiyon olsa.. Belki de vardır. İlk girişte yaşadığım iç bunalmalarının daha sonra nasıl hayranlığa dönüştüğünü anlamışsınızdır... Ama daha fazla detay verip sizi keşfetme zevkinden mahrum etmek istemem. Yer altı şehirleri mutlaka gezilmeli...Bu arada hatırlatmakta fayda var, Kapadokya çevresinde gizlenmiş Hristiyanlar da bu mağaraları genişletip yıllarca düşmanlarından saklanmışlar. Kısacası Kadeş antlaşmasından sonra dağılan Hititler mi, sonradan yıllarca kaçarak yaşamış Hristiyanlar mı yer altı şehirlerinin muhteşem yüzyıllarını yaşamış bilemiyorum ama herkese,kalbi sağlam herkese bu yer altı şehirlerinden en azından birini görmesini şiddetle tavsiye ederim...











Ağzımızdan salyalar aka aka yer altı şehirlerinden ayrılırken (müjde bu şehirlerde de müze kart geçerli) yolumuzu Avanos’a çevirdik.  Avanos’ta Tafana Restaurant’ın sahibi yıllın belli zamanlarında dükkanı kapatıp sırt çantasını alıp, yeni dünyaları keşfetmeye giden İsmet Amca ile keyifli bir sohbete daldık, lezzetli pidelerinin eşliğinde... Dünyayı Gezen Adam’ın ilginç maceralarını dinleyip, ondan tiyolar almak istiyorsanız kış sezonu gelmeden kendisini ziyaret edin... Kış sezonunda geziyor çünkü....
Kapadokya rüyası burada bitiyor.. O kadar çok sevdim ki Kapadokya’yı yolumu bir daha buralara düşürmemem mümkün değil...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder