Floransa’da
yediğimiz o keyifli yemek, şarap ve dondurmanın üstüne bayağı geç yatmıştık. 2
sevgili olarak fazlasıyla alıştırdığımız tavuk bünyemiz yine erken kalkmaya
isyan ediyordu ama bizi güzel bir yolculuk bekliyordu üzüm bahçelerine doğru.
Toscana bölgesinin kalbinden çıkıp ciğerlerine doğru yol alacaktık bugün hadi T
hadi T hadi kalk. Domuz eti midir acaba diye dokunmaya korktuğumuz önümüze
gelen salamlara jambonlara göz ucuyla bile bakamadan yağlı yağlı gelen kaşardan
da çok mutlu olamayacağımızı anlayıp gözümüzü istemeye istemeye yine şekerli
ürünlere ve sallama çaya dikmeye başladık. Sevmiyorum, yurt dışındaki
kahvaltıları ya her şeye adapte olabiliyorum ama güne aç karnına ya da ona
benzer şekilde şekerli gereksiz şeylerle doldurulmuş karınla başlamak çok
yoruyor beni çok.
Öyle
böyle derken yine kahvaltıdan az mutlu kalkarak, hostelimizin yaşlı teyzesiyle
yine vücut dili muhabbeti yaptıktan sonra kendimizi resepsiyonda bulduk.
Gündemi wire-less ile takip etmeye çalışan T’nin biraz önce verdiği haberi resepsiyondaki
yine neredeyse hiç İngilizce konuşmayan amcadan duymak garip oldu. Türkiye
Suriye’yi bombalamıştı ilk kez ve durumun daha da vahimleşebileceğinden
bahsediliyordu. İtalyan amcamız bomb bomb dedikten sonra bize üzülerek baktı ve
bankonun altından çıkardığı beyaz şarabı bize hediye etti sanki “için için
kafanız dağılsın” diye. Zaten Floransa
koşullarında çok ucuza mal olmuş hostelden bir de beleş şarabı alınca savaş
mavaş unuttum ben gözlerim güle güle teşekkür ettim. Sonra da angara sınırları
içerinde içtim, içirttim bu şarabı.
İlk
olarak istikamet Siena kentinin bir bölgesi olan San Gimignano idi. Bu kente
giderken gördüğümüz üzüm bahçeleri, düzenli tarım alanları beni gayet mutlu
ederken asıl manzara ile tepede yerleşmiş şehirden etrafı seyre dalarken ve de daha sonra bu şehirden çıkıp Siena ve Montepulciano’ya giderken
karşılacağımızı bilmiyorduk tabii ki... Tepeden tüm ihtişamı ile San Gimignano gözükmeye başlarken sağlı
sollu şarap tatama mekanları da
gözümüze çarpmaya başlamıştı. Ama hava Ekim başı olmasına rağmen oldukça sıcaktı ki iyi ki bu mevsimde
gelmişiz dedirtti (Ekim ayı boyunca
sadece Venedik biraz soğuktu, Genova’nın
da dağlık kısımları hariç tüm ülke gayet ılıktı,, geceleri saymazsak tabii ki). Bu sıcak havada kafa mı bulacağız
şimdi, bırak yawww.. Şarabı akşam doya doya içeriz.... Tatlı yokuşu dondurma hayalleri ile çıktık
çıktık ama kardeşim herkes mi araba ile gezmeye geliyor buraya? Tamam İtalya’nın turistik açıdan yüksek mevsimi ama hiç mi otopark bulunmaz derken tam da üzüm bahçelerinin dibinde bedava bir park yeri bulduk. Bir yerliye de tasdik ettirdikten sonra oranın park edilebilir
olduğunu ver elini San Gimignano ... Şehire giriş kapısının hemen yanında açık bir alan var, size oldukça
güzel Toscana manzarası sunan. Burada derin derin bakabilirsiniz Toscana’nın uçsuz
bucaksız görünen üzüm bağlarına, tarlalarına ve bunları bol bol süsleyen biz de
sadece mezarlıklara dikilen ağaçlara. Adını şu an hatırlayamadığım bu ağaçlar
sanırım (selvi,kavak? Bulana 10 puan…) tarlaları ayırmak için kullanılıyor ya
da desen olsun diye. Her neyse doya doya manzarayı içinize çekince San
Gimignano’nun şimgeleri olan gökdelenleri anımsatan binaların da gözüktüğü
şehir kapısından giriş yapabilirsiniz. Buraya varmadan önce de uzaktan emin
olun gökdelenler sizin dikkatinizi çekecek boy boy, sıra sıra.
Şehir
kapısından girince göreceksiniz içeride taşıtın geçmesine çok imkan olmayan
genelde yaya yürünen küçücük, şirin bir kasaba burası. Hepi topu uğraşsanız,
bir de yemek yerseniz belki 3 saat geçirebilirsiniz. Ama ben dondurmamın tadına
vara vara yiyeceğim derseniz zaman uzayabilir çünkü toplar kocaman. Merak ettiniz
değil mi? Neden hep dondurma hep dondurma diyorum? Çünkü burada dünya
yarışmalarını kazanmış dondurmacı var. Kendileri bu ödülle de güvenerek
kendilerinin Dünyanın en iyi dondurmacısı olduğunu iddia ediyorlar. Peki dondurmacı
nerede diye sorarsanız, çok kolay bulursunuz adres vermeye hiç gerek yok.
Kapıdan girin kalabalığı takip edin, biraz da tepe çıktınız mı al sana
dondurmacı. Biz böyle bulduk vallahi. Ama durun hani 1 tane dondurmacı idi?
Burada önünde kalabalıklar olan 2 adet dondurmacı var. Şimdi hangisi en iyisi,
hangisi? Taaa buralara kadar dondurma yemek için geldik, ikilemde kaldık. Yine yaptı
İtalyanlar bize yapacağını. Hemen beyin fırtınası yapıyorum ve neden 2
dondurmacı olduğunu kendi yöntemlerimle buluyorum. Bu İtalyanlar biz Türklere
çok benzediğine göre iddia ediyorum, bu dükkan meşhur olunca kesin kardeşlerden
biri ortaklıktan ayrılıp karşıda bir dükkan açmayı tercih etmiştir. Neden
olmasın? Her neyse tüm moralim bozulmuştu, kuş kadar midem var. İkisinden de
yiyemem ki, hangisi hangisi daha iyi? Dükkanların ikisinin üzerinde de aynı şey
yazıyordu, Dünyanın en iyi dondurması, ikisi de kalabalıktı… pöööhhhh… T hemen
kıvrak zekasıyla ikimizin farklı dükkanlardan alıp tatlarına bakmamızı önerdi.
Yer miyim, yemem. Yok ya sana daha güzeli düşerse ben sana kıskançlıkla mı
bakacağım? Her neyse sonunda önünde Çin’de yarışma kazandığını iddia eden dondurmacıya
girdik, kalabalıkla mücadele ettikten sonra aldık 2 külah dondurma. Bu nasıl,
bakim seninkinin tadına, vayy çakaall ne güzel seçmişin, bademli de güzelmiş,
limonlu hımmmm süper derken fazla tatlıya direnç gösteremeyen ben yine tıkandım
ve dondurmamın yarısını T’ye vermek zorunda kaldım.
San Gimignano
kuralı 1: O dondurma yenecek, hangisi
derseniz o sizin şansınıza kalmış. Unutmadan dondurma çok güzel ama çok tatlı
ve toplar çok büyük. Bir de çok çabuk eriyorlar, niye bir foto bile çekemedim
sanıyorsunuz??
Zaten dondurmamızı
yiyene kadar neredeyse tüm sokakları dolanmıştık. Artık Siena’ya doğru yol
almaya karar verdik. Kasaba çıkışındaki marketten bol bol pembe üzüm de
depoladıktan sonra ver elini Toscana’nın tadına doyamadığınız güzel yolları….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder