19 Şubat 2013 Salı

İtalya'da şaşkın Türkler 10: Siena'da at koşturmak


Yemyeşil sapsarı yollar. Nakış nakış işlenmiş. Bağbozumu zamanı olduğundan meyvelerinden ağırlaşmış asma dalları yerleri süpürüyor. Sarının her tonu yeşilin her tonu ve her yerde düzenli dikilmiş resmin başrolü olmaya çalışan selviler. Siena’ya gidene kadar bir sürü tablonun arasından geçtik. Fotoğraf çekiyorum çıldırdım, ya resim yapsam. O renkleri, ahengi tuvalime yansıtmak için sabırsızlanmaz mıyıdım. Tek sıkıntı yolları hızlı geçmek zorunda kaldığımız için fotoğraf çekmek konusunda randıman alamadım (Toscana bölgesinin en meşhur selvi topluluğu hariç, bir sonraki yazıda sizi bekliyor). Ara ara karşımıza eski kaleleri ile ortaçağ kasabaları da çıkmıyor değildi. Bu muhteşem yoldan yemyeşil ağaçların arasında süzülen yolun virajlarını yalarken arabamız, belli bir noktadan sonra bir orta çağ kentinin özelliklerini hala taşıyan Siena da estetik kuleleri ile kendini göstermeye başladı. 




Eski şehire girmeden önce otoparka arabanızı park etmeniz gerekiyor çünkü şehirin içerisinde genelde araç kullanılmıyor. Otoparkın hemen yanındaki 3-4 dönüşlü yürüyen merdiven ile tepeye tırmanarak şehire varıyorsunuz. İşte yine tamamen dokunun korunduğu eski dar sokakların hakim olduğu bir şehir daha. Bir sağa bir sola dönünce kendimizi Siena Katedrali’nin önünde bulduk. 
















Dış mimarisi ile dikkat çeken katedralin içine katedral gezmekten bıkkınlık gelmiş tipler olarak yine girmeyi reddettik ve dışarıdaki fotoğraf çeken, sohbet eden, merdivenlerde dinlenen kalabalığa katıldık bir süre. Katedralin gölgesinin kararttığı merdivenlerde birazcık serinledikten sonra yavaş yavaş şehire yürümeye başladık ki daha dakka bir gol bir, duvarladaki tasmalar da nedir?





? Ya da bu benim tasma dediğim halkaların adı nedir? Biraz fantezi kurup, bunu eskiden mahkumları bağlamak için kullandıklarını hayal edip halkalara kolumuzu sokup sıra sıra birbirimizin fotoğraflarını çektikten sonra halkaların yüksekliği bize ip ucu gösterdi de kafamıza dank etti bu halkaların atlar için olabileceği. Hem zaten insan üzerinde böyle bir işkence için kullanılmış olsa, hiç buralarda bırakırlar mı halkaları bizim yumuşacık Avrupalılarımız? Öyle diyorum da niye gittiğim her şehirde bir işkence müzesi var anlamıyorum. Hiç girmedim, girmem de böyle müzelere, ne kadar saçma. 




Atlar derken şehir için atlar çok önemli. Hemen bilgi-görgü böcüğü araya giriyor ve sizleri bilgilendiriyor.
Bilgi-görgü böcüğü: Unesco’nun listeye aldığı bu şehirde hala eski bir gelenek devam ettiriliyor. Her mahallenin hayvanlardan oluşan  bir simgesi var ki bu simgenin resimleri sokak tabelalarında da bulunuyor. Mahalleler bu simgeleri her sene Temmuz ve Ağustos aylarında devam ettirdikleri orta-çağ geleneği at yarışları için kullanılıyor. Şehirin ortasında bulunan ve yarış olmadığı zaman etraftaki cefelerden dolayı daha dar gözüken Campo (Piazza Del Campo)da oluyor yarışlar.  Yarişmacıların ve atların da ortaçağ kıyafetleri ile donatıldığı Palio di Siena yarışı yaz aylarında bir çok turisti kente çekiyormuş. Yarışı kazanan mahalle bayraklarla süsleniyor. Bu meydanın resimlerde de görülen ve her yerde çıkılası olduğundan bahsedilen ama bizim açlıktan mıdır nedir hiç üstüne çıkmak aklımıza gelmeyen kulenin adı da Mangia. Zamanı olan, bizim gibi aç olmayanlar çıkabilir.









Biz de eski sokaklardan ine ine geldiğimiz Campo meydanında diğer insanlar gibi yerlere serilerek dinlendik de, midemizin gurultusu rahat mı bıraktı. Hemen meydanın etrafındaki cafelere mi oturalım aman şimdi burası pahalıdır derken gerisin geri inilen yokuşlar geri çıkılıp, kendimizi şehirin girişindeki Siena katedralinin hemen yakınındaki trip-advisor etiketli cafede bulduk. Saat 4 gibiydi. Bekliyoruz, yiyeceğimiz zaten bir tabak makarna, heyytt. Garson geliyor ve içeçek bir şey isteyip istemediğimizi soruyor, çünkü mutfaka kapalı. Niye? Siesta saati... kardeşim bu Toscana’lılar da ne çok siesta severmiş. Ee yolumuz da var, iyi o zaman son durakta yeriz yemeğimizi, Cips ve meyvelerle biraz daha idare ederiz dedik kalktık.
Kural: Tosacana Bölgesinde aç kalamak istemiyorsanız mutlaka siesta saatlerini dikkate alın, yaz olmasa bile...Aç kalabilirsiniz sonraa....




Yola koyulduk, hedefimiz bir günden az kalmamıza rağmen en çok macera yaşadığımız ve yine aç kaldığımız Toscana’nın en meşhur saraplarının yapıldığı Montepulciano.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder