Yemyeşil sapsarı yollar. Nakış nakış işlenmiş.
Bağbozumu zamanı olduğundan meyvelerinden ağırlaşmış asma dalları yerleri
süpürüyor. Sarının her tonu yeşilin her tonu ve her yerde düzenli dikilmiş
resmin başrolü olmaya çalışan selviler. Siena’ya gidene kadar bir sürü tablonun
arasından geçtik. Fotoğraf çekiyorum çıldırdım, ya resim yapsam. O renkleri,
ahengi tuvalime yansıtmak için sabırsızlanmaz mıyıdım. Tek sıkıntı yolları
hızlı geçmek zorunda kaldığımız için fotoğraf çekmek konusunda randıman
alamadım (Toscana bölgesinin en meşhur selvi topluluğu hariç, bir sonraki
yazıda sizi bekliyor). Ara ara karşımıza eski kaleleri ile ortaçağ kasabaları
da çıkmıyor değildi. Bu muhteşem yoldan yemyeşil ağaçların arasında süzülen
yolun virajlarını yalarken arabamız, belli bir noktadan sonra bir orta çağ
kentinin özelliklerini hala taşıyan Siena da estetik kuleleri ile kendini
göstermeye başladı.
Eski şehire girmeden önce
otoparka arabanızı park etmeniz gerekiyor çünkü şehirin içerisinde genelde araç
kullanılmıyor. Otoparkın hemen yanındaki 3-4 dönüşlü yürüyen merdiven ile
tepeye tırmanarak şehire varıyorsunuz. İşte yine tamamen dokunun korunduğu eski
dar sokakların hakim olduğu bir şehir daha. Bir sağa bir sola dönünce kendimizi
Siena Katedrali’nin önünde bulduk.
Dış mimarisi ile dikkat
çeken katedralin içine katedral gezmekten bıkkınlık gelmiş tipler olarak yine
girmeyi reddettik ve dışarıdaki fotoğraf çeken, sohbet eden, merdivenlerde
dinlenen kalabalığa katıldık bir süre. Katedralin gölgesinin kararttığı merdivenlerde
birazcık serinledikten sonra yavaş yavaş şehire yürümeye başladık ki daha dakka
bir gol bir, duvarladaki tasmalar da nedir?
? Ya da bu benim tasma dediğim halkaların adı
nedir? Biraz fantezi kurup, bunu eskiden mahkumları bağlamak için kullandıklarını
hayal edip halkalara kolumuzu sokup sıra sıra birbirimizin fotoğraflarını
çektikten sonra halkaların yüksekliği bize ip ucu gösterdi de kafamıza dank
etti bu halkaların atlar için olabileceği. Hem zaten insan üzerinde böyle bir
işkence için kullanılmış olsa, hiç buralarda bırakırlar mı halkaları bizim
yumuşacık Avrupalılarımız? Öyle diyorum da niye gittiğim her şehirde bir
işkence müzesi var anlamıyorum. Hiç girmedim, girmem de böyle müzelere, ne
kadar saçma.
Atlar derken şehir için atlar çok önemli. Hemen
bilgi-görgü böcüğü araya giriyor ve sizleri bilgilendiriyor.
Bilgi-görgü böcüğü: Unesco’nun listeye aldığı bu
şehirde hala eski bir gelenek devam ettiriliyor. Her mahallenin hayvanlardan
oluşan bir simgesi var ki bu simgenin
resimleri sokak tabelalarında da bulunuyor. Mahalleler bu simgeleri her sene
Temmuz ve Ağustos aylarında devam ettirdikleri orta-çağ geleneği at yarışları
için kullanılıyor. Şehirin ortasında bulunan ve yarış olmadığı zaman etraftaki
cefelerden dolayı daha dar gözüken Campo (Piazza Del Campo)da oluyor yarışlar. Yarişmacıların ve atların da ortaçağ
kıyafetleri ile donatıldığı Palio di Siena yarışı yaz aylarında bir çok turisti
kente çekiyormuş. Yarışı kazanan mahalle bayraklarla süsleniyor. Bu meydanın
resimlerde de görülen ve her yerde çıkılası olduğundan bahsedilen ama bizim
açlıktan mıdır nedir hiç üstüne çıkmak aklımıza gelmeyen kulenin adı da Mangia.
Zamanı olan, bizim gibi aç olmayanlar çıkabilir.
Biz de eski
sokaklardan ine ine geldiğimiz Campo meydanında diğer insanlar gibi yerlere
serilerek dinlendik de, midemizin gurultusu rahat mı bıraktı. Hemen meydanın
etrafındaki cafelere mi oturalım aman şimdi burası pahalıdır derken gerisin
geri inilen yokuşlar geri çıkılıp, kendimizi şehirin girişindeki Siena
katedralinin hemen yakınındaki trip-advisor etiketli cafede bulduk. Saat 4
gibiydi. Bekliyoruz, yiyeceğimiz zaten bir tabak makarna, heyytt. Garson
geliyor ve içeçek bir şey isteyip istemediğimizi soruyor, çünkü mutfaka kapalı.
Niye? Siesta saati... kardeşim bu Toscana’lılar da ne çok siesta severmiş. Ee yolumuz
da var, iyi o zaman son durakta yeriz yemeğimizi, Cips ve meyvelerle biraz daha
idare ederiz dedik kalktık.
Kural:
Tosacana Bölgesinde aç kalamak istemiyorsanız mutlaka siesta saatlerini dikkate
alın, yaz olmasa bile...Aç kalabilirsiniz sonraa....
Yola
koyulduk, hedefimiz bir günden az kalmamıza rağmen en çok macera yaşadığımız ve
yine aç kaldığımız Toscana’nın en meşhur saraplarının yapıldığı Montepulciano.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder