Her şey Güney
Amerika hayali ile başladı. Samba,salsa ve tango mu çekiyordu beni oraya yoksa
Machu Picchu’nun dağların arkasına
saklanmış gizemimi? Bu yolculuk benim yıllardır içimi kemiren hayallerimi
karşılamalı. Amazonları içime çekmeli, kalçalarımı kıvrak dansa kaptırmalı, And
dağlarının arasında heyecanlı bir
yolculuğa çıkmalı, Atacama çölünde her gün lıkır lıkır içtiğim sudan feraget etmeyi
bilmeli, İguaza şelalerinde sırıl sıklam olmalı, Uyuni tuz gölünde ayaklarıma
tuzla masaj yapmalıyım. Bu hayallerimin hepsini yapmalıyım.
Ama hayallerim
boş boş olmasın diye araştırıp, bilerek gitmek istedim.O kadar genel bilgim
vardı ki Güney Amerika hakkında, açlığımı gidereceğini düşünerek aldım bu
kitabı: Musfata Andıç’tan Güney Amerika.
Aslında ilk başlarda bana sadece rota hakkında genel bilgi vereceğini sandığım bu kitabın, beni sürükleyeceğini, yazarın hem gezdiği gördüğü yerlerin kültürünü, halkını, öve öve bitmeyen güzelliklerinden bahsederken hem de her ülkenin yakın tarihini sizi sıkmadan anlatacağını düşünemedim. Cehaletimin basacağım topraklarda önüme geçmesini istemeyerek zevkle kitabı hemencecik bitirdim. Bir yandan da bu cennetten bir köşe, her bir yerinden zenginlik fışkıran kıtanın saf yerli halkının nasıl İspanyollar, Portekizliler daha sonra da Kuzey Amerika tarafından delicesine sömürüldüğünü, hala ülkeler üzerinde sermaye gruplarının oyunlarının sürdüğünü görünce şaşırdım. Zannederdim ki bu tür şeyler sadece bizim çoğrafyalarda, Asya’da, Afrika’da olur, nereden bilebilirdim ki Güney Amerika’da 1400 yıllarda Avrupa ile tanışmasından sonra fazlaca nasibini almış sömürülmekten.
Aslında ilk başlarda bana sadece rota hakkında genel bilgi vereceğini sandığım bu kitabın, beni sürükleyeceğini, yazarın hem gezdiği gördüğü yerlerin kültürünü, halkını, öve öve bitmeyen güzelliklerinden bahsederken hem de her ülkenin yakın tarihini sizi sıkmadan anlatacağını düşünemedim. Cehaletimin basacağım topraklarda önüme geçmesini istemeyerek zevkle kitabı hemencecik bitirdim. Bir yandan da bu cennetten bir köşe, her bir yerinden zenginlik fışkıran kıtanın saf yerli halkının nasıl İspanyollar, Portekizliler daha sonra da Kuzey Amerika tarafından delicesine sömürüldüğünü, hala ülkeler üzerinde sermaye gruplarının oyunlarının sürdüğünü görünce şaşırdım. Zannederdim ki bu tür şeyler sadece bizim çoğrafyalarda, Asya’da, Afrika’da olur, nereden bilebilirdim ki Güney Amerika’da 1400 yıllarda Avrupa ile tanışmasından sonra fazlaca nasibini almış sömürülmekten.
Gitsem de
gitmesem de çok şey öğrendim bu kitaptan hem de dünyada sayılı Türk
gezginlerinden birinden. Hala hayallerim var, ama daha derli toplu bilgilerle
süslenmiş hayallerim. Artık sadece çekeceğim fotoğraf karelerini değil, 500-600
senede yaşanan dramlar, özgürlük mücadeleleri, başkaldırılar, sömürüler, askeri
darbelerin bile gölgeleyemediği doğal güzellikleri, sıcacık insanları da
hayallerime ekledim..
Kısacası Latin
Amerikaya gidemeyecek bile olsanız, her satırıyla ilginizi çekebilecek bu kitap gitmeden
okunmalı…ki,,
Rio’nun
karnavalını, favelalarını merak etmeli, Iguaza Şelalerini Brezilya’dan doya doya seyretmek istemeli, Brezilya
lideri Luız Inacio Lula da Silva’nın “
Amerikalıların hayran olduğum bir yönü varsa o da öncelikle sadece kendilerini
düşünmeleri,ikinci olarak kendilerini ve üçüncü sırada yine kendilerini
düşünmeleri gelir. Bundan arta kalan vakitlerde de biraz daha kendilerini
düşünürler” söyleminin gerçekliğini her çağda faklı bir ürün için
sömürülmüş Brezilya yerlilerden anlamalı, bereketli toprakların nasıl köle
kanıyla sulandığına, yerlilerin çoğrafi keşiflerde Avrupadan gelen mikroplarla
nasıl kırıldığına üzülmeli, sambanın bir başkaldırı olduğunu hissetmeli..
Arjantine geçip,
Iguaza Şelalerinin altında gümbür gümbür sese meydan okurcasına sırıl sıklam
olmalı, dünyanın tarıma en elverişli topraklarında, mükemmel etleri kocaman
porsiyonlarda yemeli, Eva Peronun ve kocasının ilginç hayatını ve 2006 yılına
kadar bir türlü gömülemeyen mumyalarının
hikayesini dinlemeli, futbolun ve tangonun başkaldırıya ortak ortaya çıktığı
sokaklarda tango izlemeli, taklit etmeli, Patagonya’da penguenlere el sallamalı,
Paraguayın nasıl
dünyanın ileri bir ülkesi haline gelmişken dış güçler tarafından savaşlara
maruz bırakılarak çağın geriye sürüklendiğine kızmalı,
Deniz kenarında
bulunan ve oluşumu ve yapısıyla diğer çöllerden çok farklı olan Atacama çölünde
buharlaşma yoluyla elde edilen su kaynaklarından su içmeli, arkasına dış güçleri alan diktatör Piconet’in
yerle bir ettiği devletleştirme
politikasıyla halkın desteğini kazanmış Allende hükümetinin ve yandaşlarının trajik sonuna sinirlenmeli,
Boliya’da gümüş
dağının ötesindeki vahşeti hissetmeli,
asla kokain kullanmayan halkın koko çayını içmeli, Uyuni gölünde
mükemmel fotoğraflar çekmeli, dünyanın en yüksek kentinde baş ağrıları ile
birlikte Latin Amerika’nın en çok yerlisinin yaşadığı şehiri arşınlamayı,
Titikaka gölünde sazlarda yolculuk etmeli, ülkenin isminin Güney Amerika
kurtuluş lideri Simon Bolivar’dan aldığını öğrenmeli,
Cusco da Machu
Picchu da İnkaları anmalı, lamaları beslemeli. Machu Picchu ‘nun çok değil
İspanyol işgalinden kaçmak için inşa edildiğine şaşırmalı, İnka hükümdarlarının
nasıl kolayca İspanyollar tarafından kandırıldığına sinirlenmeli, bu fantastik
havayı içine çekmeli..
Ekvatorda ekvator
çizgisinde durmalı, dünyanın en uzun yaşayan insanları köyünün ziyaret etmeli,
muz bahçelerinde amazon turu yaparken, bir yandan patlayan volkanik dağlara
karşı temkinli olmalı,
Venezuela’da Allende’nin
kötü kaderini kendisinden uzaklaştırırcasına başka bir halk kahramanı Hugo
Chavez ile tanışmalı, onu anlamalı..
Ve Simon
Bolivar’ın özgürlüklerini kazanmış Güney Amerika ülkelerinin güçlerini
birleştirmeyeceğini anladığında “asla mutlu olamayacağız” şeklindeki hazin
sözlerine üzülmeli...
Bunların hepsini
bu kitaptan öğrendim. Daha da bir sürü detay, bilgi, heyecan kitabın gizli hazinesi olarak kaldı. Yazara
beni sıkmadan bu kadar hap bilgilerle beni beslediği için teşekkür ediyorum.,İleride
gidersem hayallerimi daha da bilinçli gerçekleştireceğim için huzurlu ve
mutluyum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder