






İşte bir kış macerası. 2012 Ankara kışı çok soğuk ve karlı geçti. Biz de (Börülce, Sevgili, Kayınço ve ben) çıktık yola. İstikamet Kızılcahamam...Amaç karlarda yuvarlanmak, tepinmek ve sonra kaplıcalarda yumuşamak. Ama oraya gidince üstümüzdeki kat kat kıyafetleri giy çıkar üşendik midir nedir, komple vazgeçtik. Belki de Patalya otelinin havuzundaki sömestir tatilinin son gününün tadını delice çıkaran öğrencilerin sesi bizi dışarı çıkarttı, biz de Patalya otelin 1 km’lik yokuş tırmaman karlı yolunda yürüdük. Etrafı buzlarla sarılmış demir zincirler, sarkıtlar, bomboş kuş yuvaları ve bembeyaz kar. Dağ evlerinde gizlice fotoğraf çekindik.
Oradan kendimizi vurduk Çamlıdere’ye. Önce Çam Koru Tabiat Parkına gittik. Dizimize kadar karlara gömüldük,, döndük yuvarlandık. Mis gibi karın, çamların kokusunu içimize çektik. Çamların üstünü gelinlik gibi kaplayan karlara baktık, kızakla kayan çocuklara ve karlar erise de tekrar çocuklar onlarla ilgilensin diye heyecanla bekleyen salıncaklara.. Ama biz kayamadık, halbuki tepedeki İnönü köşküne kadar da çıktık ama poşetler kaymadı bir türlü. Biz de yerlerde tepinmekten ıslanan üstümüzü başımızı tabiat parkının pansiyonunda yanan şömineye uzatarak kuruttuk. Sonra da Çamlıderedeki gölün etrafında yürüdük.. Göl yoktu sanki her yer bembeyazdı...Karlı, bembeyaz ama sıcacık bir Kızılcahamam gezisi, yazında belki kamp yapmaya gidilir, ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder