






Sevgili, börülce ve kayınço beni ziyarete geldiklerinde onlarlarla tekrar Parise gittik. Bu sefer araba kiralayıp gittiğimiz için yolumuz biraz uzun sürdü, bir de arabayı 2 buçuk günlüğüne astronomik rakamlarla park edince araba ile geldiğimize biraz üzüldük. Hoş hızlı tren biletleri son anda alınınca çok pahalı olabiliyor, yine kardaydık.
Aslında Tilburg oldukça serin olmasına rağmen, Paris aşırı derecede sıcakları ile bizi yürürken yordu. Bir önceki yazımda gezdiğimiz yerleri gezdik ama bu sefer suların sakinleştiği Sein nehiri kıyısında bol bol yüyüdük, oturduk. Ulaşim amaçlı kullanılan nehir aracına bindik. Bir çok durakta duran bu deniz aracına gün boyu binebiliyorsunuz. Böylece bir yerde inip, orayı gezip sonra tekrar gemiye binip yolculuğa devam edebiliyorsunuz. Ama sanırım akşam 9’a kadar bu servis var. Hop on Hop off’un nehir versiyonu.
Paris’te aşırı soğuklarda gezdiğimiz tüm boş yerler tıklım tıklımdı. Köprülerin üzerinde aşkın simgesi kilitler Pariste de vapurlara göz kırpıyordu. Kışın bile canlı bulduğumuz şehir, şimdi fıkır fıkırdı. Özellikle de sandalye ve minicik masalarını dışarı atmış köşe başlarını dolduran minik kafeleri ve tatlı fransız müziği ile..
Bu sefer hoşuma gitmeyen yegane durum, ortalıkta bir çok yavru hayvanıyla yaşayan pislik içerisindeki dilencilerdi. Hem kedili köpekli küçücük hayvanların bu durumda olması hem de böyle bir görsel kirliliğe bizi küçük gören Fransızların izin vermesi beni çok şaşırttı.
Yaşasın bu sefer makinemizin şarjı yetti ve Eiffel fotoğraflarını çekebildik.
Son günümüzde yağmur yağdı ama zerre kadar üşümedik,, sadece ürperdik. Anladık ki yazın üşünecek bir memleket değil Paris..
Ve bu yaz çektiğim fotoğraflardan bir kuple.. Rotamızı takip etmek isteyenler önceki yazılarıma bakabilir çünkü genelde aynı yerlerde dolaştık.
Yine kullanılmamış bir metro biletim kaldı, yine nasip olur mu gitmek acaba??
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder