20 Kasım 2012 Salı

Lipton poşet çay dilek ağacı :)


Şimdi bana böyle gezi yazısı olur mu diye sormayın… Son bayram tatilini erken başlatıp, Yalıkavak’ın Ekim sonu muhteşem havasını bırakıp bayramda boşalan Angaramıza dönüş yapmıştık. Ekimin son günlerinde pastırma sıcakları mıdır, kocakarı sıcakları mıdır bilmem Angaramız da sonbahar renklerine bürünmesine rağmen oldukça sıcaktı. (tabii ki gündüzleri) Biz de bunu fırsat bilip, kendimizi bomboş sokaklara attık. Yıllardır gitmediğimiz Botanik bahçesine gittik. 



Sonbaharın renklerinin tadını çıkardık.  Botanik bahçesinin eski bitki serasının (Şu an Behzat Ç.’nin çekimlerinde kullanılan mekan) köhne haline üzüldük. Bahçe biraz bakımsız geldi. Biz de tepelere çıktık. Tepelerdeki ağaçlardaki tenis topu şeklindeki bitkilere merakla baktık, bir tane evi süslemek için kaptıkJ) Böylece Yedigöller’den alıp sakladığımız sarı yaprak, Likya yolundan aldığımız çam palamutuna üçüncü arkadaşı bulduk. Kardeş yaptık, gönlümüz rahat… aşağı doğru indik..


 En güzel sonbahar manzarasının Basın Şehitleri Parkında olduğuna karar verip, Seğmenler parkına vardık, kıpkırmızı ağaçlara baktık. Evet sonbahar Ankara’da da güzeldi. Ama karnımız acıktı… dedik ki hemen Seğmenlerin tepesinde şehir manzaralı büfenin sandalyelerinde bir şeyler atıştıralım. Ne zaman burada tost yesem, yediğim en iyi tost, içtiğim sallama çay çok güzel geliyor. Ortamda mı acaba?




İşte geldik en önemli konuya… Meğer bu büfenin dibindeki ağaçlara çay içenler sallama çayın poşetini ağaca asmışlar, ağaç dilek ağacı gibi.. işte Lipton poşet çayı dilek ağacı buradaymış. Ankarada olup da dilek dileyecek yer bulamayanlara tavsiye edilir, tostunu ye çayını iç, as poşeti ağaca dileğini dile...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder