2 hafta önce T’nin ders çalışmalarını fırsat
bilip, bir sürü film seyrettim . İzledim de izledim. 2 Woddy Allen Filmi, 1
Lübnan, 1 İtalyan , 1 İran filmi...
Beni en çok etkileyeni açıklıyorum. 1997
yapımı İran filmi. Etkileyen derken, kısa bir yanılsama değil.. Sanırım ömrüm
boyunca unutamayacağım bir film. Aslında bu filmi sıcak bir yaz günü T salonda
hasta hasta horlarken, annemle mutfakta
bir yandan haftalık yemeğimizi pişirip bir yandan televizyona bakarken
kesfettim. Normal günlerde çok sevdiğim dizi olmazsa televizyon açma adetim
yoktur ama T’de bir çok Türk erkeği gibi TV karşısında şekerleme yapmaya
bayıldığı için tv açık kalmış. Azıcık bakıyorum, eski püskü çekim kalitesi
düşük bir film. İran’da geçiyor..Mutfağa gidip hasta çorbası karıştırmaya devam
et,, bir daha git gel gözüm yine takılıyor, mutfağa git anneme yardım et.. öyle
böyle derken filmin sonunu izledim, başlarını kaçırsam da.. gözlerimden yaşlar aktı... hayır hayır ben çok duygusal
olduğum için değil, film çok güzel ve duygusal olduğu için.
Merak ettiniz değil mi? Açıklıyorum beni derinden
etkileyen bu filmin adı İranlı yönetmen Majid Majidi'nin
“Cennetin Çocukları” ya da Bacheha-Ye
Aseman.
Film kısaca İran’da yaşayan yoksul bir ailenin
yaşları oldukça yakın kız kardeş ve abinin bir ayakkabı peşindeki hikayelerini
anlatır. Abi kızkardeşin tamirdeki ayakkabısını yanlışlıkla kaybedince, yeni ayakkabı için parayı da yoksul
babalarından da isteyemedikleri için aynı ayakkabıyı kullanmaya başlarlar.
Sabahtan kızlar okula, öğleden sonra da erkekler okula gittiği için okulla ev
arasındaki küçük bir aralıkta buluşarak ayakkabı terlik değiştiren kardeşler
bir yandan da okula yetişmek için koşu yetilerini geliştirirler. Film bundan
sonra dokunaklı sahneleri ile insanın içini parçalarken, günümüzün vurdulu
kırdılı filmlerinin asla içinde barındıramadığı insanlığın, çocukluğun en yalın
duygularını içeriyor. Filmin çekimi belki hd kalitesinde değil ama küçücük
çocukların hayata bakışı, birbirlerine desteği, kardeşlik sevgileri,özverileri en çözünür ekrandan daha aydınlık, daha net.
Belki abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama bu filmi seyredince eminim
hepiniz çocukluğunuzdan, kardeşliğinizden tatlı anılar bulabilecek ve abinin kardeşi
için neler yapabildiğini göreceksiniz.
Devam ediyorum..Film kardeşlerin bir çok
macerasının yanında İran’da yoksul bir ailenin hayatına dair izler sunuyor.
Kızların ve erkeklerin ayrı zamanda okula gitmesi, kız çocuklarının ev işlerinde
oldukça etkin olması gibi... aslında bir çok yoksul Türk ailesine benzer
şekilde.
Ve filmde abisi kızkardeşine yeni bir ayakkabı
alabilmek için, okullar arası koşu yarışmasına katılmaya karar veriyor. Zaten
her gün okul ve ev arasında deli gibi koştuğu için antremanlı. Yarışmanın
birincisine çok cazip hediyeler varken üçüncünün hediyeleri arasında bir adet
spor ayakkabı bulunmakta. Abisinin kendisine
büyük gelen ayakkabılarını giymekten hiç hoşlanmayan ve en insancıl haliyle
gözleri hep arkadaşlarının süslü ayakkabılarında olan kızkardeş , abisinin
yarışmada kazanacağı ayakkabıyı bir kız ayakkabısıyla değiştirip kendisine
vereceği günü heyecanla bekliyor. Abisi kayıt günlerini kaçırdığı yarışmaya
kendini yazdırmak için spor hocasına o kadar çok gözyaşı döküyor ki, spor
hocası onu test etmeye karar veriyor. Abisinin performansı karşısında şaşkına
düşen spor hocası, abinin yarışmaya katılma nedenini asla bilmeden bu madeni
kaçırmak istemiyor.
Derken yarışma günü geliyor, bir çok öğrenci
annesiyle babasıyla fotoğraf flaşları ve cillop spor ayakkabılarla yarışa
başlarken, abisi yaz kış kızkardeşiyle dönüşümlü yağmur çamur demeden giyilen
artık yaşlanmış bez sneakerslarla yarışa başlıyor. Yarış devam ettikçe ön
sıralarda giden abisi, bir anda herkesin önüne geçiyor. Ama üçünçü olmalı
birinci değil, yavaşlıyor.. bir anda su toplamış ayakları ve patlamış
ayakkabılar gözüküyor ekranda.. arkadan gelen hırslı bir çocuğun ayağını çelmesi ile
yere düşüp geri kalktığında geride kalıyor abisi. Olamaz bunu hayal etmemişti.. hızlanıyor
hızlanıyor,, bitişe çok az kaldı.. yarışın dışında spor hocasının ve okul
müdürünün heyecan içindeki tezahüratları.. derken bitiş çizgisi... ve
abisini birincilikle kutlayan insanlar. “Üçüncü
oldum değil mi?” “Ne üçüncülüğü oğlum, birinci oldun birinci...” Birinci olup
da gözlerinden mutluluk değil üzüntü gözyaşları dökülen şampiyon...
Ve kızkardeşin abisi eve gittiğinde gözlerinde
sönen heyacanı...
Şimdi bile ağlayabilirim. İzlediğim en
kaliteli ve en dokunaklı film belki
de.....
Duygu olmadan insanlık avatar olsa kaç yazar?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder