21 Aralık 2012 Cuma

Cennetin Çocukları ve kocaman masum kalpleri


2 hafta önce T’nin ders çalışmalarını fırsat bilip, bir sürü film seyrettim . İzledim de izledim. 2 Woddy Allen Filmi, 1 Lübnan, 1 İtalyan , 1 İran filmi...
Beni en çok etkileyeni açıklıyorum. 1997 yapımı İran filmi. Etkileyen derken, kısa bir yanılsama değil.. Sanırım ömrüm boyunca unutamayacağım bir film. Aslında bu filmi sıcak bir yaz günü T salonda hasta hasta horlarken,  annemle mutfakta bir yandan haftalık yemeğimizi pişirip bir yandan televizyona bakarken kesfettim. Normal günlerde çok sevdiğim dizi olmazsa televizyon açma adetim yoktur ama T’de bir çok Türk erkeği gibi TV karşısında şekerleme yapmaya bayıldığı için tv açık kalmış. Azıcık bakıyorum, eski püskü çekim kalitesi düşük bir film. İran’da geçiyor..Mutfağa gidip hasta çorbası karıştırmaya devam et,, bir daha git gel gözüm yine takılıyor, mutfağa git anneme yardım et.. öyle böyle derken filmin sonunu izledim, başlarını kaçırsam da.. gözlerimden  yaşlar aktı... hayır hayır ben çok duygusal olduğum için değil, film çok güzel ve duygusal olduğu için.
Merak ettiniz değil mi? Açıklıyorum  beni  derinden etkileyen bu filmin adı İranlı yönetmen Majid Majidi'nin  “Cennetin Çocukları” ya da Bacheha-Ye Aseman.



Film kısaca İran’da yaşayan yoksul bir ailenin yaşları oldukça yakın kız kardeş ve abinin bir ayakkabı peşindeki hikayelerini anlatır. Abi kızkardeşin tamirdeki ayakkabısını yanlışlıkla kaybedince,  yeni ayakkabı için parayı da yoksul babalarından da isteyemedikleri için aynı ayakkabıyı kullanmaya başlarlar. Sabahtan kızlar okula, öğleden sonra da erkekler okula gittiği için okulla ev arasındaki küçük bir aralıkta buluşarak ayakkabı terlik değiştiren kardeşler bir yandan da okula yetişmek için koşu yetilerini geliştirirler. Film bundan sonra dokunaklı sahneleri ile insanın içini parçalarken, günümüzün vurdulu kırdılı filmlerinin asla içinde barındıramadığı insanlığın, çocukluğun en yalın duygularını içeriyor. Filmin çekimi belki hd kalitesinde değil ama küçücük çocukların hayata bakışı, birbirlerine desteği, kardeşlik sevgileri,özverileri en çözünür ekrandan daha aydınlık, daha net. Belki abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ama bu filmi seyredince eminim hepiniz çocukluğunuzdan, kardeşliğinizden tatlı anılar bulabilecek ve abinin kardeşi için neler yapabildiğini göreceksiniz.
Devam ediyorum..Film kardeşlerin bir çok macerasının yanında İran’da yoksul bir ailenin hayatına dair izler sunuyor. Kızların ve erkeklerin ayrı zamanda okula gitmesi, kız çocuklarının ev işlerinde oldukça etkin olması gibi... aslında bir çok yoksul Türk ailesine benzer şekilde.
Ve filmde abisi kızkardeşine yeni bir ayakkabı alabilmek için, okullar arası koşu yarışmasına katılmaya karar veriyor. Zaten her gün okul ve ev arasında deli gibi koştuğu için antremanlı. Yarışmanın birincisine çok cazip hediyeler varken üçüncünün hediyeleri arasında bir adet spor ayakkabı bulunmakta.  Abisinin kendisine büyük gelen ayakkabılarını giymekten hiç hoşlanmayan ve en insancıl haliyle gözleri hep arkadaşlarının süslü ayakkabılarında olan kızkardeş , abisinin yarışmada kazanacağı ayakkabıyı bir kız ayakkabısıyla değiştirip kendisine vereceği günü heyecanla bekliyor. Abisi kayıt günlerini kaçırdığı yarışmaya kendini yazdırmak için spor hocasına o kadar çok gözyaşı döküyor ki, spor hocası onu test etmeye karar veriyor. Abisinin performansı karşısında şaşkına düşen spor hocası, abinin yarışmaya katılma nedenini asla bilmeden bu madeni kaçırmak istemiyor.
Derken yarışma günü geliyor, bir çok öğrenci annesiyle babasıyla fotoğraf flaşları ve cillop spor ayakkabılarla yarışa başlarken, abisi yaz kış kızkardeşiyle dönüşümlü yağmur çamur demeden giyilen artık yaşlanmış bez sneakerslarla yarışa başlıyor. Yarış devam ettikçe ön sıralarda giden abisi, bir anda herkesin önüne geçiyor. Ama üçünçü olmalı birinci değil, yavaşlıyor.. bir anda su toplamış ayakları ve patlamış ayakkabılar gözüküyor ekranda.. arkadan gelen hırslı bir çocuğun ayağını çelmesi ile yere düşüp geri kalktığında geride kalıyor abisi. Olamaz bunu hayal etmemişti.. hızlanıyor hızlanıyor,, bitişe çok az kaldı.. yarışın dışında spor hocasının ve okul müdürünün heyecan içindeki tezahüratları.. derken bitiş çizgisi... ve abisini  birincilikle kutlayan insanlar. “Üçüncü oldum değil mi?” “Ne üçüncülüğü oğlum, birinci oldun birinci...” Birinci olup da gözlerinden mutluluk değil üzüntü gözyaşları dökülen şampiyon...
Ve kızkardeşin abisi eve gittiğinde gözlerinde sönen heyacanı...
Şimdi bile ağlayabilirim. İzlediğim en kaliteli  ve en dokunaklı film belki de.....
Duygu olmadan insanlık avatar olsa kaç yazar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder