Benden yemek yazarı olur mu? Asla.. Zaten öyle bir hedefim de hiç olmadı. Neredeyse her akşam bir başarısızlık hikayesi yaşıyorum: ocağa fırın fırına ocak deyip sevgilimi sinir ediyorum, haftada 1 kere yemek yapıyor 3 gün yarabandı ile geziyorum; acı biber kesip gözlerimi ovuyor acım geçene kadar 100 metre karelik evde 100 metre koşusuna çıkıyorum; soğanlara illaki gözyaşlarımı bulaştıyorum, keki kek kalıbından dışarı akıtmayı becerip bir dilimde fırında pişiyorum; yaptığım et yemekleri ile diş sağlığımızı geliştiyor etimi yiyenlere büyükbaş muamelesi çektiriyorum ; mercimek çorbasını bile kek kıvamından kurtarmayı annemin verdiği tüyolarla yeni başardım. Anlayacağınız mutfakta bir fiyaskoyum...
Kısacası benden yemek yazarı olmaz … ama yazmam gerek.. bunu yaklaşık 2 saat önce içimde hissettim bunu,bir de fotoğraflamam.. hoppala diyeceksiniz.. yok ya var mı öyle kolay eleştirmek? Fena fotoğraf çekmem.. ya da arkadaşlarım beni gaza getiriyor.. her neyse ben beğeniyorum ya fotolarımı ama yemek fotosu konusunda çok tecrübesizim bakalım onu becerebilecek miyim? Hadi hayırlısı..
Ah ahh eskiden yaptığım yemekleri de beğenirdim çünkü annemin yaptıklarına benzerdi ama ne oldu sonra hayatıma yemek konusunda huysuz mu huysuz T girdi.. Yemeklerde tereyağıyla vedalaşmak (ama olmuyor tereyağsız bir pilinç pilavı), haşlanmış sebzelere evde destur demek (lahana kokar, karnabahar kokar.. kokar da kokar paşama), sarımsağa kota konması (her yemeğe konmazmış sarımsak) ve bir sürü T kuralları…
Peki yazmak nereden geldi.. canım arkadaşlarımı evde ağırlayacağım için tabii ki bir şeyler yapmam gerekiyordu, bir iki blog, internet sitesi karıştırmıştım gün içinde.. bu durumun verdiği bendeki psikolojik etki, arkadaşlara güzel bir şeyler yapma hevesi ve çikolatalı topları elimde yuvarlarken bu emeğimin kayıtlara geçme hırsı… hem dedim bu böyle olmayacak, haftada 1 kere yemek pişiriyorum.. o da annemin haşlayıp verdiği (düşünün daha düdüklümüz bile yok) kurufasulye ya da nohutu yine onun hazırlayıp verdiği domates sosu ile pişirmek. Yeter kardeşim, 30 yaşında 2.5 yıllık evli insanım bu mudur haftalık menü..? Tabii yazın uğraşıp hünkar beğendi de yaptığım oluyor ama yaz biteli çok oldu.. üstelik geçen sene canım kardeşim gelip de, benim deneyip de olan yemekleri yazdığım yemek defterindeki kuş gibi dolu 2 sayfayı görünce beni tatlı tatlı kınamıştı. O günden bugüne kaç ay geçti,, sadece 2 sayfa daha doldu, … utanç içindeyim… beni motive edecek şeyi de buldum..çok sevdiğim yazmak..
Kısacası yukarıdan da anlamışsınızdır,, Benden bir cacık olmaz. Ölçü bilmem (annem de hiç bilmezdi), tarifleri mutlaka bozarım.. ama evde yemek konusunda aşırı hassas sevgilimden önce yemek konusunda daha mutluydum.. zincirleri kırma zamanı gelmiştir. Yaptığım mezeleri, belki çorbaları ya da et yemeklerini (höööööttt Şıppıdak dur hele orada.. o biraz zor) tamam belki sütlü pastaları yazarım.. Beğenmezseniz tariflere değil fotolara bakın kardeşim. Her neyse bundan sonra sevdiğim beğendiğim ve benim gibi mutfakta kamplumbağa gibi çalışan bir insanın yapabileceği yemeklerden bahsedeceğim. Kısacası burası bir gurme sayfası değil. Samimi deneyimlerini aktaran ağır aksak, hafif sakar Şıppıdağın sayfasıdır. İlk tarifimm… toplarını yuvalaya yuvarlaya sırt ağrısı çektiğim (ama değidi) mozaik toplar….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder