
Nadine Labaki ile ilk olarak Caramel
(Sukkar Banat) filminde tanışmıştım. Aslına bakarsanız filmin başrolünü
üstlenmiş bu çekici bayanın filmin de yönetmeni olabileceği, hem de oldukça
başarılı bir yönetmen olduğu hiç mi hiç aklıma gelmemişti. Caramel filmi
tamamıyla bir kadın filmi olsa da Lübnanlı yönetmenimiz, bir Hollywood kadın filminin
asla barındıramayacağı duyguları filme koyabilmiş. Bir kuaförde çalışan kadın ve müşterilerinin
hayatını anlatıyormuş gibi sade görünse de filmimiz ara ara Lübnan’ın
başkentinde Müslüman ve Hristiyanların hem iç içe mutlu yaşayıp hem de bir sürü
farklı yaşamlara sahip olduğunu gösteriyor. Sıcacık Beyrut günlerinin fonunda
Lübnanlı kadınların Türk kadınlarına da bir çok benzer yanını görebiliyoruz, mesela
cinsel tabular mesela pek çok Avrupalı
ve Amerikalı kadının kendisinden yana yakıla kaçacağı ve jilete gözünü
kırpmadan sığınacağı çam sakızı ağda… Caramel filmi erkeklere belki çok
sempatik gelmeyebilir ama Türk kadınlarının zevkle seyredeceğini düşünüyorum bu
filmi. Ben en çok filmin jeneriğinde çalan bu sakin ve Arapça olmasından mıdır
bilmem bana biraz yanık gelen şarkıya bayıldım. Günlerce dinledim filmden sonra
hatta bazen ninni niyetine…
http://www.youtube.com/watch?v=i_cfBgSQGvQ
.jpg)
Tabii Nadine Labaki’nin filmleri
özellikle bir kadın yönetmen olmasının da verdiği gurur ile araştırılmaya
başlandı. Birden 2011 yılında çektiği ve yine önemli rollerinden birini
oynadığı güzel eleştiriler almış “Where Do We go?” (Et maintenant on va où?)
izlenecekler listeme girdi. İşte bu filmi izlerken çok eğlendim. Özellikle de
konusu bana oldukça çarpıcı geldi. Lübnan’da Müslüman Hristiyan çatışmaları
ülkenin her bir yerinde alevlenmiş iken, mayınlı yollarla çevrili ve dış dünya
ile iletişimi sadece bir mobiletle siparişleri getir götür yapan iki genç olan
köyün kadınlarının mücadelesini anlatıyor. Ne ile mücadele derseniz, babalarını
kardeşlerini kocalarını köydeki daha önceki din çatışmalarına kurban vermiş
Hristiyan ve Müslüman kadınların birlik olarak köyün erkeklerinin dış dünya ile
bağlantılarını tamamen keserek din çatışmalarından uzak kalmalarının sağlamak
mücadelesine. Köyün imamı ve pederinin de kadınlarla işbirliğinde olması
çabası. Kadınlar televizyon bağlantılarını mı kesmiyorlar, gazetelerimi yok
etmiyorlar… Yine de gün geliyor zaten her an patlamaya hazır duran el bombaları
erkekler en ufak hadisede karşı dindeki erkeklere saldırmaya hazır. İşte bu durumda
kadınlar artık basit numaraların erkeklere kesmediğini fark edip daha karışık
planlar yaparak erkekleri birbirlerinin boğazlarına yapışmaktan kurtarıyorlar. Kendi
kadınlıklarını hiçe sayarak erkeklerin dikkatini dağıtacaklarını düşündükleri
bir grup Ukraynalı kızı köyde misafir etmek de yeni planlara dahil. Aslında yer
yer acılı sahnelerle etkileyici olsa da bu film genel olarak çok eğlenceli.
Özellikle Lübnan kadınlarının ne kadar sıcak ve komik olduğunu görüp tebessüm
edeceğiniz birçok sahne var. Müslümanı Hristiyanı hepsi komik… Hele hele
belediye başkanının karısı ve Perihan ablaya çok benzettiğim kısa boylu teyze
süperdi. Bu film kısaca arkasında çok sağlam bir konu ile karşımıza çıksa da
bir an sıkılmadan izleyeceğiniz çok eğlenceli bir film. Din çatışması gibi
asırlardır insanlığın yaşadığı bu kocaman sorunu tatlı bir dille anlatmış çok
tatlı bir film. Ben çok severek izledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder