27 Mayıs 2013 Pazartesi

Sinemada Latin Amerika Üçlemesi: Evita, Motorsiklet Günlükleri, Tanrıkent

Uçak fiyatlarının dudak uçuklatması ve uçuş sürelerinin uzunluğu nedeniyle Latin Amerika planları hala “hayallerim” kısmında baş sırada olsa da, kıtaya ilgim, araştırmam devam ediyor.
Ben de sinemada Latin Amerika üçlemesi yapayım dedim ki yine en çok sevdiğim filme doğru adım adım ilerliyorum.



Evita (Arjantin) : Arjantin benim için ağlama diyor, Evita film boyunca. Madonna’nın canlandırdığı Evita hepimizin bildiği gibi Arjantin’in zamanında ilah olmuş, tüm dünyaca tanınmış bir karakteri.  Film aslında Evita’nın nasıl küçük bir mahalleden kopup adım adım hırsla ülkenin başına geldiğini anlatırken o zamanın sosyal dönüşümüne de sahnelerle ev sahipliği yapıyor. Ama bana sorarsanız o dönem hakkında az çok fikir sahibi olmasam filmi çok da anlayamazdım. Evita’nın hırsını, azmini, biraz da Lady Diana yardımseverliği ile halkın kalbini kazanmasını takdir etmedim değil  (filmde de eleştirildiği üzere biraz bu durumun Evita tarafından balona döndürüldüğünden bahsediliyor) . Tabii bu durumu eleştirmek benim haddime düşmez.
Filme gelince, bana göre biraz sıkıcıydı. Müzikal olan filmde sürekli aynı şarkılar çalınması, sahnelerin uzunluğu beni yordu. Evet  Evita’nın gencecik yaşında hasta olup hayata veda etmesi çok dramatikti ama belki müzikal olmasa bu film daha akıcı olabilirdi, biraz da kısa tutulabilirdi.
Kısacası bu film beni çok tatmin etmedi, sonlara doğru gözlerim kapanmaya başladı diyebilirim.


Motorsiklet Günlükleri (Arjantin,Şili,Peru,Küba): Bir zamanların ilahı Che’nin Ernesto’dan nasıl Che  Guevara’ya  dönüştüğünü anlatan çok tatlı bir film. Ernesto varlıklı bir ailenin tıp öğrencisi oğlu iken, çok yakın arkadaşı Alberto Granado ile bol maceralı bir yolculuğa başlar. Külüstür motorsikletleri ile (ki kendisi ile vedalaşmak zorunda kalacaklar) Arjantin, Şili ve Peru’ya giderler. Ernesto Şili ve Peru’da gördüğü manzaralardan çok etkilenir. Açlık, yoksulluk, hastalık, adaletli olmayan çalışma koşulları…. Tüm bu gördükleri ilerde Alberto’nun da etkisiyle (Kendisi  Küba’daki Santiago tıp okulunu kurmuş ki, Küba’nın tıp konusunda oldukça iyi olduğu aşikar)  ileride Che olmasına neden olur.
Film çok güzeldi.  Ernesto’nun diğer yönleri (tıp öğrencisi, fotoğraf düşkünü ve astım hastası) olduğunu görüyorsunuz. Şili’deki Atacama çölündeki maden işçileri ve Perudaki   cüzzam hastaları filmin en etkili sahneleri idi. Hastalarla sağlık görevlileri amazon nehrinin ayrı kıyılarında yaşıyorlar. Ama Che son gecesinde kendisine sağlıkçılar kısmında hazırlanan doğum günü partisinde çok iyi arkadaş olduğu hastalardan ayrı olmak istemez ve astım krizlerine rağmen amazon nehrini karanlığın bir köründe baştan başa yüzerek herkesin ağzının kalbine gelmesine neden olur. Açıkçası benim bile geldi, ölmeyeceğini daha ileride çok işler yapacağını bildiğim halde.
Bu filmi çok beğendim. Lıkır lıkır, sakin müzikleri ile mutlaka izlenmeli..


Tanrı kent (Brezilya) : İşte bu filme bayıldım. Hem de Tarantino filmlerini hiç sevmeyen ben (filmlerde fazla salça kullanımına ve insan katledilmesine karşıyım, gerçek bir hikayaye dayanmıyorsa ) oldukça kanlı olsa da bu filme bayıldım. Gerçek bir hikaye üzerine kurulan film Brezilya’nın favela adlı arka, fakir sokaklarındaki çeteleri, ucuz hayatı anlatıyor hem de fazla renkli karakterlerle.
Film zaten sinema tarihinde kült olmuş filmlerden biri benim ne kadar anlatmaya ihtiyacım var bilemedim. Tek bildiğim Ze’nin daha küçükken ne kadar hasta ruhlu bir karakter olduğunun belli olduğudur. Aslında film ne kadar vahşet içerse de eğlenceli, özellikle ana kahramanımız Rocket’in kötülük yapmaya çalışıp başaramaması da insanın içinde olmayınca olmuyor lafına cuk diye oturuyor.
Film muhteşem ama öyle Brezilya sahillerinden muhteşem sahneler göremiyoruz. Yoksulluk içinde geçen Favela hayatını, uyuşturucu ve silahın pençesine düşmüş, çoğu zamanda düşmek zorunda kalan çocukları, insanları görüyoruz.
Ama güzel olan filmde iyi olan karlı çıkıyor…Tanrı’nın bile uğramak istemediği Tanrıkent diye bir repliği de bulunan film çok güzel, Brezilya’nın arka sokaklarını bize tanıtarak oralardan biraz tırsmamıza neden olsa da.. Biliyoruz ki film 60 lı 70 li yılları anlatsa da, çete savaşları hala mevcut.. belki daha az belki daha fazla? kim bilebilir? Tanrı bile girmek istemiyormuş…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder