Kapadokya rüyasının eksik kalan yerlerini tamamlamak üzere
Nisan’da tekrar bir yolculuk yaptık. Bu sefer yazı kısa olacak. Hava Kasımda
olduğu gibi Nisanda da çok güzel ve gündüzleri oldukça sıcaktı. Ama geceler bu
sefer daha mı sıcaktı ne?
Önce Göreme’yi tekrar ziyaret edip üzerine Uçhisar’a gittik.
Uçhisar’ın mağaralı bir kalesi var. Çevreye tepeden bakıyor kale, her şehir kalesi
gibi. Manzaranın güzelliği kale etrafında bir sürü otelin yer almasına neden
olmuş. Kaleye giriş belli bir saate
kadar, paralı ve müze kart geçerli değil. Biz giremedik zaman kalmadığı için
ama görevli, sorduğumda kalenin tek numarasının en tepesine çıkıp çevreye kuş
bakışı bakmak olduğunu söyledi. Bu doğal oluşumlu kaleden uzaklaşıp Ürgüp’e
geri dönerken gözlerimizi de manzara büyüledi.
Kapadokya’yı bu ziyaretimizde Öğretmenevi’nde kalmanın bize
bazı getirileri oldu.
Eski bir konakta kaldık, Ürgüp merkeze yürüme
mesafesinde,
2Oraları çok ziyaret eden Japonların Türklerden
hoşlanmayıp aksine hastalıklı bulduğunu ve bu yüzden fazla iletişim kurmamaya
çalıştıklarını görevliden öğrendik.
3
Öğretmenevinin görevlilerinin işlerini nasıl
seve seve yaptıklarını ve illa şehir hakkında bilgi vermek istediklerini
gördük, sevindik.
4Paşabağı’nda Dolunaylı günlerde dolunay altında
ışıksız yürüyüş aktiviteleri yapıldığını öğrendik yine görevlilerden ki bu
fantastik macera ağzımızı sulandırdı.
5
Ürgüp merkezde hayatımda yediğim en yumuşak en
iyi kral tatlısını (dut pestili içindeki fındık ezmesi üçgen şeklinde) yedim
ki. İlk dükkan ama adını hatırlamıyorum.
Oralara kadar gidip görülmesi gereken Ürgüp’e
çok yakın bir mekanı öğrendik oradan: Mustafapaşa.
Mustafapaşa
(Sinasos), eski bir Rum köyü. Mübadele’de el değiştirmiş.Türk yerleşimi olmuş.
İçinde bir kısmı yıkılmaya yüz tutmuş olsa da çok güzel Rum evleri var. Asmalı
Konak dizisinin ilk sene çekimlerine ev
sahipliği yapan konak “Old Greek House” burada restaurant olarak faaliyet gösteriyor
Köyün arka taraflarına gidince karşımıza
Kapadokya’nın her yerinde çıktığı gibi vadi çıkıyor. Vadiden hemen önce de eski
şehrin, mağara yaşamının kalıntıları. Bu vadiye de Manastır Vadisi deniyor. İçinde
yürümek zevkli ama sonun kadar gitmedik. Peri bacaları daha kalın boyunlu ve
genişler burada. İçerideki birkaç mekan paralı, müze kart geçerli değil.
Bu memleket bana hala masal dünyasındaymışım gibi
hissetmeme neden oluyor. Belki de kışın karlar altında da görmek de güzel olur
bu masal diyarını…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder