28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kapadokya Rüyası 5: Mustafapaşa'ya uğramadan olmaz

Kapadokya rüyasının eksik kalan yerlerini tamamlamak üzere Nisan’da tekrar bir yolculuk yaptık. Bu sefer yazı kısa olacak. Hava Kasımda olduğu gibi Nisanda da çok güzel ve gündüzleri oldukça sıcaktı. Ama geceler bu sefer daha mı sıcaktı ne?



Önce Göreme’yi tekrar ziyaret edip üzerine Uçhisar’a gittik. Uçhisar’ın mağaralı bir kalesi var. Çevreye tepeden bakıyor kale, her şehir kalesi gibi. Manzaranın güzelliği kale etrafında bir sürü otelin yer almasına neden olmuş.  Kaleye giriş belli bir saate kadar, paralı ve müze kart geçerli değil. Biz giremedik zaman kalmadığı için ama görevli, sorduğumda kalenin tek numarasının en tepesine çıkıp çevreye kuş bakışı bakmak olduğunu söyledi. Bu doğal oluşumlu kaleden uzaklaşıp Ürgüp’e geri dönerken gözlerimizi de manzara büyüledi.

Kapadokya’yı bu ziyaretimizde Öğretmenevi’nde kalmanın bize bazı getirileri oldu.
  Eski bir konakta kaldık, Ürgüp merkeze yürüme mesafesinde,
2Oraları çok ziyaret eden Japonların Türklerden hoşlanmayıp aksine hastalıklı bulduğunu ve bu yüzden fazla iletişim kurmamaya çalıştıklarını görevliden öğrendik.
3 Öğretmenevinin görevlilerinin işlerini nasıl seve seve yaptıklarını ve illa şehir hakkında bilgi vermek istediklerini gördük, sevindik.
4Paşabağı’nda Dolunaylı günlerde dolunay altında ışıksız yürüyüş aktiviteleri yapıldığını öğrendik yine görevlilerden ki bu fantastik macera ağzımızı sulandırdı.
5 Ürgüp merkezde hayatımda yediğim en yumuşak en iyi kral tatlısını (dut pestili içindeki fındık ezmesi üçgen şeklinde) yedim ki. İlk dükkan ama adını hatırlamıyorum.
   Oralara kadar gidip görülmesi gereken Ürgüp’e çok yakın bir mekanı öğrendik oradan: Mustafapaşa.


Mustafapaşa (Sinasos), eski bir Rum köyü. Mübadele’de el değiştirmiş.Türk yerleşimi olmuş. İçinde bir kısmı yıkılmaya yüz tutmuş olsa da çok güzel Rum evleri var. Asmalı Konak dizisinin  ilk sene çekimlerine ev sahipliği yapan konak  “Old Greek House”  burada restaurant olarak faaliyet gösteriyor


Köyün arka taraflarına gidince karşımıza Kapadokya’nın her yerinde çıktığı gibi vadi çıkıyor. Vadiden hemen önce de eski şehrin, mağara yaşamının kalıntıları. Bu vadiye de Manastır Vadisi deniyor. İçinde yürümek zevkli ama sonun kadar gitmedik. Peri bacaları daha kalın boyunlu ve genişler burada. İçerideki birkaç mekan paralı, müze kart geçerli değil. 









Bu memleket bana hala masal dünyasındaymışım gibi hissetmeme neden oluyor. Belki de kışın karlar altında da görmek de güzel olur bu masal diyarını…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder